26 Aralık 2012

EFENDİME SÖYLİYEYİM: Sahi siz ne sormuştunuz?:)



-Mantığın mı duyguların mı ön plandadır?.

Efendime söyleyeyim; hani desem ki mantığım
cık!!!

Cevap aşağıda...
Duygularım, baş tacım benim..



-İnsanlar niye mutlu değiller?. Niye gözlerinin önündeki mutlulukları görmüyor ve şükretmesini bilmiyorlar?.

Cevabı soruda saklı, soru cevaptan daha kapsamlı:)

Açgözlülük, maymun iştahlılık, bencillik, inançsızlık....ve bunun gibi daha bir sürü şey galiba cevap..






-Çok para harcayıp keşke almasaydım, yada harcamasaydım dediğin bir şey var mı?.

Düşündüm, düşündüm, düşündüm mevsimler geçti gitti bir türlü aklıma bir şey gelmedi:)

O zaman neymiş?=Vuslat harcayacak parayı bulduğunda pişman olacağı bir şeyi almayı unuturmuş:)) dermişim..



No, no, no, nayır, nolamaz ne çok şey var aldığıma pişman olduğum, para harcadığım için kendime kızdığım..
Bir şey var mı diye sorunca gelmez aklıma, çok şey var mı dersen zamanın yetmez listemi okumaya.. 

-Haklı olduğun bir konuda hakkını savunurmusun, yoksa susmak adalet mi dersin?.



Hiç hakkımı savunamadım. Bazen pısırıklıktan, bazen gücüm yetmediğinden. Arkamı dayayacağım yerin olmadığından yani.. Ne yapayım ben böyleyim.

Ama uğradığım yada uğrayacağım tüm haksızlıkları havale ettiğim ilahi bir makam var..Adaleti nasılsa benim yerime o sağlar..

-Tok gözlü müsün?, yoksa her şeyim olsun diyenlerden misin?.

Yani şimdi söylemesi ayıp çok tok gözlüyüm desem yalan olur:) Karnıyarığın tepsiye dökülen kıymalarını kimse ile paylaşamam. Kıymalı yaprak sarması hakkımdan feragat edemem. Buzdolabı magnetlerimi kimseye vermem. Hayallerimi paylaşmam. İnançlarımı takas etmem..Hepsi Benimmmmm.

Bu durumda ben çok aç gözlüyüm:) 



Şaka bir yana bana bu soruları yönelten İpecikböceciğim, kızım, kozam Eda'm öyle güzel cevaplar vermiş ki bana latife kısmını işlemek düştü...



İşte benim olmayan, ama benimmiş saydığım Gökkuşağım...

Seyyah'ım, kütüphanelerin raflarındaki kitaplardandır benim gökkuşağım..

Çok büyük bir kütüphaneye üyeyim. Alır, okur renkleri yerine (gökkuşağından raflarına) takarım:)

Çok yakında şu altta fotoğrafını gördüğünüz kütüphaneyi yakından göreceğim inşallah, belki kendi çektiğim resimleri paylaşabilirim..



Sade ve Derin'im yani sevgili Deep'im kimleri hangi blokları okuyorsun demiş?

Vakit bulsam herkesi okumaya çalışacağım ama vakit sorunu var bende..Samimi, politik ve amiyane olmayan bloglar ne paylaşırsa paylaşsın seviyorum..Hele, hele, hele yemek, el işi ve dekorasyon olunca ölüyorum:) Birde her telden yazanı. Kısacası karışık..

Ve Kar Tanem ile Eda'm 2013'ten ne istiyorsun demişler aynı anda:)

Kendim için ve yaşayan her akıl sahibi can için; sadece 3 şey istiyorum:

-Yaradan sevgisi ve korkusu
-Vicdan
-Sağlık..




Bir insanın içinde Allahcc sevgisi ve korkusu ile vicdan var ise başta kendi olmak üzere hiç kimseye, hiç bir canlıya zarar vermez..

Hak korkusu ve vicdanı olmayan ile karşı karşıya kalmak zordur..

Ayrıca dünyada en büyük servet, sağlıklı bir nefestir.

Allahcc aileme, sevdiklerime, tanıdığım tanımadığım tüm arkadaşlarıma, insan olanlara, insan kalanlara sağlık afiyet versin. Dert verip derman aratmasın..

Az yada çok. Ne fark eder..

Hayat zaten her şeye bedel:))



    

20 Aralık 2012

GÖNÜL KAPIMDAN ARALIK GEÇTİ, BİR BAK DEMEDİM Mİ?..MUHABBET BALDAN TATLI, DOYAMAZSIN DEMEDİM Mİ?






Koca bir yıl geldi, geçti.


Sevgimizin aşkımızın üstünden,
Sene geçti, mevsim geçti, ay geçti.


Dünyamızın rüyamızın üstünden

Yağmur geçti, dolu geçti kar geçti.


Ne birleştik ne ayrıldık biz senle,


Kış geçti, bahar geçti, yaz geçti.

Bu aşkın bu sevdanın yüzünden,

Hayat geçti, ömür geçti, yaş geçti.




Bir yıl önce bu gün; 'Yaz Yağmurları' yağdı satırlarıma..

Sene geçti, mevsim geçti, ay geçti. 
Binlerce virgül geçti, ünlem geçti. Noktalar sözcükleri kesti, biçti, nihayete erdirdi..

İşte sonunda ilk yılım bitti. Gönül kapım aralık; onun bile yarısından fazlası geçtiii gitti.

-01 Aralık'ta kalbimde temizlik yaptım. Gereksiz birini söküp attım(2012).

Yine 1 Aralık'da Turgut Özal, Başbakanlık Müsteşarlığına atanmış sessizce(1979).

-02 Aralık'ta Namık Kemal vefat etmiş(1877).

-03 Aralık'da Cape Town'da ilk kez insandan insana kalp nakli gerçekleştirilmiş(1967).



-04 Aralık 1877'de ise Siyasal Bilgiler Fakültesi kurulmuş. Birde yıllar sonra tekrar yıkılacak Yugoslavya Devleti'nin kuruluşu ilan edilmiş(1918).

-05 Aralık 1934'de Türk Kadınına Milletvekili seçme seçilme hakkı verilmiş.

-06 Aralık'da Astronomi Alimi Ali Kuşçu ölmüş(1474). İnsilün de ilk defa şeker hastasında denenmiş(1922)..

-07 Aralık'da birçok can hayata veda etmiş..
Japonlar Pearl Harbour'u bombalamış sabahın sekizinde(1941).
Yine 07 Aralık'da Gelişme Sosyolojisi Profesörü Cavit Orhan Tütengil öldürülmüş(1979), 1993'de ise ünlü Ressam Abidin Dino ecele yenik düşmüş..

-08 Aralık 1980 tarihinde Beatles hayranları John Lennon'un vurularak öldürülmesi ile hem yıkılmış, hem şaşkına dönmüş..


Burada bir ara verelim. Kulaklarımızı Beatles'ın efsanevi parçası ile şenlendirelim..


Efendimmm!!! nerede kalmıştık:)

-09 Aralık'da Kudüs İngilizler tarafından işgal edilmiş(1917), İspanya'da ise Cumhuriyet'in İlanı bu günde gerçekleşmiş(1931). 1940 Almanya'sında Lili Marlen şarkısı önce dillere sarılmış, sonra unutulmaz listelerine kazınmış..

-10 Aralık'da Ülkemiz UNESCO üyesi olmuş(1948). 1999'da ise AB'nin 27. Aday ülkesi  olmuşuz ki, halâ adayız her nasılsa!!..

Aaa az kalsın unutuyordum; birde 10 Aralık'da Vuslat yeni yıl kartını paylaştı dostlarıyla (2012):)) 

-Bak aklıma geldi, şu bizim dev ABD var ya, 11 den çektiğini başka hiç bir şeyden çekmedi :) 

11 Eylül'de ikiz kaleleri vurulmuş, 11 Aralık'ta Adolf (Hitler) ile Benito'nun(Mussolini) savaş ilanını duymuş(1941). 

-Diğer olanları ve mini eteğin pek moda olduğunu(1966) boş verelim bir süre.. 
12 Aralık'da öyle biri göçdü gitti ki, yaşarken güldürdüklerini, o gün çok çok üzdü(1987) :((






O öldü, bu öldü. 
Ayy biliyorum içiniz fena baydı.. Turancı Yazar Nihal Atsız'ın, Ressam Zeki Faik İzer'in, ünlü Romancı Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Oğuz Atay'ın, Soprano Zehra Yıldız ile Şener Şen'in sanatçı babası Ali Şen'in vefat zamanlarından bahsetmeyeceğim bile!!!.

Ama; 12.12.2012 çılgınlığından bahsetmezsem olmaz dostlar. Boşanıp tekrar barışanlar mı ararsınız, bir yıl öncesinden bu günü alanları mı?. Gizlice nikah kıyanlar, ellisinden sonra !!  coşanlar:)   

-Yılların birinde 16 Aralık geldi çattı, Einstein 'İzafiyet Teorisi' ile bilimde çığır açtı..

-Ve 17 Aralık..



Vuslat'ın 739. yıl dönümü..Benim 1., Hz.Mevlana'mın 739. kavuşma yıl dönümü..

Ben sizlere, o en güzele.. 

Gönüller sultanı Mevlana'm der ki:
'herkes ayrılıktan bahsetti, bense Vuslattan'.

"Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra ancak bize döndürüleceksiniz" (el-Ankebût 29/57).

Âyette geçen "dönmek" kelimesi Allah'a kavuşulacağını "vuslatı" açık bir ifadeyle "müjdelemekte"dir. Bu müjdeyi benimseyen ona sımsıkı sarılan Mevlânâ ölümü bir ayrılık değil bir vuslat olarak kabul eder.

Mevlânâ'nın ölüm anlayışına gelince; "Bir devir sistemi içinde hayatın anlamı ruhun ölümsüzlüğü ve Allah'a vuslatın yolu ölümden geçmektedir" 

Ölüm ayrılık değildir, bir Vuslat'tır. Vuslat'ın yolu ise ancak ölümden geçmektedir..

       
Demedim mi?

Oraya gitme demedim mi sana,
seni yalnız ben tanırım demedim mi?
Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi ben'im?

Bir gün kızsan bana,
alsan başını,
yüz bin yıllık yere gitsen,
dönüp kavuşacağın yer ben'im demedim mi?

Demedim mi şu görünene razı olma,
demedim mi sana yaraşır otağı kuran ben'im asıl,
onu süsleyen, bezeyen ben'im demedim mi?

Ben bir denizim demedim mi sana?
Sen bir balıksın demedim mi?
Demedim mi o kuru yerlere gitme sakın,
senin duru denizin ben'im demedim mi?

Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?
Demedim mi senin uçmanı sağlayan ben'im,
senin kolun kanadın ben'im demedim mi?

Demedim mi yolunu vururlar senin,
demedim mi soğuturlar seni.
Oysa senin ateşin ben'im,
sıcaklığın ben'im demedim mi?

Türlü şeyler derler sana demedim mi?
Kötü huylar edinirsin demedim mi?
Ölmezlik kaynağını kaybedersin demedim mi?
Yani beni kaybedersin demedim mi?

Söyle, bunları sana hep demedim mi?

Mevlana Celaleddin Rumi

İşte dostlar böyle dolu dolu bir Aralık var demedim mi?..

Bir bak demedim mi?.
Başka! başka neler mi var..
Çok..
Daha pek çok şeyler var.

Zamanın birinde, yanlızlık içinde, hüzünlü bir hikayede Fatma'm gözlerini hayata yumdu. O gece 19 Aralık 2009'du.


Bu arada üç arkadaşım tarafından mimlendim Aralık ayında. Biri kızım, kozam, içinde benim ruhumdan esintileri barındıran, Mevlana'mın sözleri, sanatın en güzel resimleri ile bir ipek böceğim, düşünceler mevsimim, sevdiceğim.. 

Diğeri; Seyyah'ım, gezenim gezdirenim, gülenim güldürenim. Canım arkadaşım..

Bir de; kar tanem, nur tanem, küçücük, gencecik, birtanem var..

Sonunda bir 20 Aralık daha geldi.
Sene ne çabuk geçti, mevsimler ne çabuk, aylar ne çabuk..
Güzel Günler, gönül kapımı araladı. İçindekileri yaz, kelimelerini serbest bırak dedi.. İyi de yaptı..İşte halâ aranızdayım. Artık 1 yaşındayım..

Halbuki Aralık daha bitmedi. Ne çok şey daha var anlatılacak..

-Yakında Maya'lar yalancı çıkacak:)) Kıyamet falan kopmayacak. Daha doğrusu bunu Allahcc bilir, herkes anlayacak..

-Bizim evde bir ambians yaşanacak.

-Küçük kızım aylar sonra hayırlısıyla evine kavuşacak.

-28 Aralık'da ben doğacağım..

-29 Aralık'da büyük kızımı doğuracağım.

-Oh! çok şükür bu sene 30 Aralık pazar, çoğu evde yeni yıl hazırlıkları var.. 

Ayy!! 31 Aralık ise pazartesi; yine mesai var..

Gönül kapım bu yılı kapattı. 

İnşallah Ocak geçecek baldan daha da tatlı...



17 Aralık 2012

VE KAR YAĞDI...





Geçen hafta, yağmurlu bir gecenin ertesi günü soğuk ama güneşli bir sabaha uyandı Ankara'm demiştim.

Bu gün ise, soğuk ama güneşli bir hafta sonunun ardından, bembeyaz, tatlı tatlı, ince ince yağan karlı bir sabaha uyandı..

Şimdi ben size bir-iki kare kar manzarası seyrettirmek istiyorum. Yeni yağmış, azıcık tutmuş, yağmaya devam eden karlar ile..

Siz seyrederken ilk karı, ben gidiyorum dostlarım neler yazmış, neler anlatmış..

Dışarısı soğuk.
İçimi çay ile,
Yüreğimi sizlerin sözcükleri ile,
Isıtmaya..

Gidiyorum..
Yeniden gelmek üzere..

  





Gidiyorum, bütün aşklar yüreğimde..

13 Aralık 2012

KIŞ GÜNEŞİN'de SUSAM SEFASI...





Bu gün Ankara'm biraz soğuk, biraz güneşli!!
Bu hali çok çok sevimli..

Saatler öğlene değdi, ben hala sabah da kaldım gitti.

Sabah saatleri:

















Yazmaya gerek var mı?..
Tanıdınızmı burası neresi?..

Sıhhıye Köprüsünün altındaki otobüs durakları. 

Yağmurlu bir geceden kalma, çamur içinde sabah sabah caddeler, kaldırımlar, duraklar..

Yola devam:

Gökyüzünde bulut var, nem var, güneş ışığı var. 

Işığın pembesi ayaklarımın altına, altına yağdı. Sabah sabah kalbimi çaldı:))





Geçtiğim yolda, bir duvar dibinde kahvaltı yapan, üstüne de parkta keyif çatan sevimli güvercinler vardı..















Kış güneşinde susam sefası..
Gülümsemem onlarla kaldı.

Sefa yapan sadece güvercinler miydi?..
Hayır..
İşte; sabah rüzgarı ile nazlı nazlı sallanan, kış güneşi ile daha da bir güzelleşen Çınarımın Son Yaprakları..





Saatler geçti, hava bulutlandı sanki..
Güneş de bulutların arkasına saklandı gibi.

Benim gitme vaktim yaklaştı..
Dilime güzel bir şarkı takıldı kaldı..







Azar coşar deli gönül
Bu gözler ah neler görür
Hasret bana göre değil
Özlemin içimde
Yine seni büyütür




Güzel bir gün temennilerimle...