Siyah bir Kuğu, çok zarif hareketlerle suyun üzerinde ilerlerken, bir yandan da bana seslendi:
-Sen Kimsin?..
*Ben kimim?.
Hani dalları çatal çatal, V gibi gökyüzüne doğru uzayan ağaçlar var ya, hani yeşil ile sarının karıştığı yapraklar etrafı sarar sarmalar ya, hani azgın dalgalar yalnız, ıssız bir sahilde homurtusu ile içimize korku salar ya, hani bir kedi, bir serçe, bir aciz canlı yağmurda saçak altında büzülür kalır ya işte ben de her şeyden biraz, arzuları bin parça olmuş bir insanım..
Ben bir hayalperestim..Beş dakikada beş değişik hayal kurabilecek kadar. Onlarca karaktere bürünüp, kendime gülecek, kendime üzülecek, kendimi hayranlıkla seyredip, sonra da beğenmeyip uyanıverecek kadar hayalperest..
Biraz sinik, biraz silik, biraz pısırık. Çivi gibi çakıldığım, hep bir kenara fırlatıldığım günlerin izleri galiba bu pısırıklığım..
Yardım etmeyi seviyorum, yardım almayı sevdiğim kadar. Gülmeyi seviyorum, ağlamayı sevdiğim kadar.
Bunlar gibi daha çok şey var; ben kimim sorusuna cevap.. Lakin bir de 'Kişiliğin' sorusu var. Beni böyle sev seveceksen, girme ömrüme, girme gönlüme ne dertliymiş bu diyeceksen.. Birkaç paragraf daha bekle, kişiliğimi öğrenmek istersen.
Siyah Kuğu'dan bir soru daha var:
-Blog adın nereden geliyor?.
*Bilinç altımda bir tıpırtı sesi var.
Tıp, tıp, tıp. Tıptıptıppp.
Yağmur damlacıklarının sesi. Hayat seslerinin kulağımda, beynimde, ruhumda ilk yer bulanı.
Loş bir oda. Çıtırtılarla yanan bir soba. Tiz bir ses çıkararak kaynayan soba üstü aksesuarı; güğüm. Yeşil ve portakal rengi çizgilerle, halkalarla dokunmuş iplik bir perde. Rüzgarın şiddeti ile sallanan ağaç dallarının sesleri. Ama en belirgin ses:
Tıp, tıpp, tıppp.
Her gözlerimi kapattığımda, pastırma sıcakları, yazın son yağmurları ile sonbaharın buluşma anı. Yeşil ile sarının kaynaşma zamanı. Islak toprak, yeşilin içindeki yalnızlığa dikkatli bak..
İşte bu nedenle 'Yaz Yağmurları'. Yazın; güze kavuşma zamanı, vuslat zamanı, yağmur zamanı.
Hem yeşili hiç sararmayan bir hayat var içimde, hem hüznü her daim yeşil coşkusunda sarı-bakır sonbahar. Her iki durumda da yanaklarımda bol bol rahmet var..
Bir soru daha geldi. Siyah Kuğu:
-Blog açmaya nasıl karar verdin? dedi.
*Güzel Günler ve benim büyük Afet-i Devran:) tanıştırdı(küçük kızım da ayrı bir Afet-i Devran:) kızlarıma takılıyorum işte böyle. Herkesin evladı çok güzel eminim..) blog'lar dünyası ile. Sana bir blog açalım sen yaz biz okuyalım dediler.
O ne ki? dedim. Blog açmak ne? işte bu kadar cahilmişim ya da ilgisiz. Sadece kendi işim ile ilgilenmek, gazete-kitap okumak, bol bol çalışmak tüm vaktimi alıyordu ne de olsa!.. Zamanım yok, ben öğrenemem, teknoloji özürlüyüm vs.. bin tane mazeret sıraladım.
Bir yanım da açsınlar, yaparsın, eğlenceli olur, öğrenirsin vs.. diyordu ki:
Yaz Yağmurları doğdu.. İyi de oldu..
Siyah Kuğu'm sesleniyor bana:
-Kişiliğin?..Kişiliğini anlat biraz da bana.
*Ne desem ki Siyah Kuğu'm. Sana kendimi nasıl anlatsam. Önce Akademik tarif edeyim bari:
Bir insana ait, ona özgü, belirgin tinsel (manevi) ve ruhsal niteliklerin, toplumsal yaşamın içinde edindiği alışkanlıkların tümü ise 'Kişilik', bu tanıma deniyorsa şayet, öyleyse ben aynen şunlara benziyorum:
Masmavi bir gökyüzü, her an hareket eden, oradan oraya savrulan bembeyaz bulutlar. Bazen hırçın, deli dalgalar. Bazen sakin, yumuşak başlı, pısırık kıpırtılarla sahili okşayan derya deniz..
Bazen yuvarlak, bazen köşeli, bazen dümdüz sıradan. Bazen küçücük kalmış, ufalanmış. Bazen kocaman, sert, her şeye kafa tutan.
Beyazım, siyahım, sarıyım, kırmızıyım, yeşilim ben galiba biraz deliyim http://yazyam.blogspot.com/2012/01/ben-neymisim-be-abi.html?showComment=1377074286970#c5299604068094393717.. Ben neymişim be abi:))
Sahildeki çakıl taşlarına benziyorum dedim ya hani..
Yaşam alışkanlıklarım çok çeşitlidir yani.
Beğenilerim, zevklerim değişken..
Ben asla yalan söylemem, ben asla kimseyi atlatmam, ben asla şunu yapmam, bunu etmem, şuna inanmam, bunu onaylamam vs..'leri diyemem.. Şartlar ne gösterir bilemem..
Çok temel prensiplerim dışında güncelleyebilirim kendimi, kim bilir belki de güncelleyemem. Şimdilik bilmiyorum..
Temel prensiplerimin içinde kimsenin malına, mülküne zarar vermemek yani hırsızdan, arsızdan uzak durmak var. Para ile iş takibi yapmam. Yardımın para alınanı olmaz. Dedikodu yapmıyorum diyene inanmam, herkes ufak tefek pembe dedikodu yapar ama kara çalanı, insan yaşamını rencide edeni gerçekten yapmam. Kıskançlık başkasının veya kendimin yaşamını zehir edecekse öte dursun Kişiliğimden. Her türlü katliama karşıyım. Can alan caniye yani..
Can verene taparım, laf söyletmem, ibadetimin eksiği benimle onun arasında. Bir tek kul hakkını ve şirki affetmeyeceğim bunun dışında sadece bana ibadet et ve benden af dile dediyse kul hakkını yememeye çalışır ondan başka 'Yaradan' olmadığına yüzde sonsuz milyon inanırım..
Arkadaşlığı severim, fedakarımdır. Çok ufak tefek şeylere kırılmam lakin birine kırıldıysam, sildiysem onu gönlümden bir daha asla eskisi gibi sevmem, sevemem. Aynı değeri veremem.
Hüznü sevdiğim kadar espiriyi, coşkuyu, gülmeyi de severim. Ben yapamasam da komedi var hayatın birçok yanında.
Cahilim, her şeyi bilen değilim ama öğrenmeyi severim. Yeni şeyler öğrenmek, hayatı yeniden yeniden keşfetmek gibi bir şey.
Giyinmek, süslenmek, püslenmek, alışveriş yapmak her kadın gibi beni de cezb eder ama ruhi durumum iyiyken. Birçok kişi aksine iyi hissetmek için değil, iyi hissettiğim zaman keyifli şeyler yapmak isterim. Bu nedenle kilolarımı verene kadar cezalı birçok yerimde ki yağlı tabakalar.
Gezmek, görmek, öğrenmek, bilmek, el vermek, el almak, biriktirmek, bakmak kişiliğimin alışkanlıklarım diğer kısmı..
Yaklaştı yanıma, salına salına:
-Hoşlandıkların? dedi.
*Önce; çocuklarım, canım yavrularım.
Sonra; Yaşamak, yaşamak, yaşamak..
En umutsuz olduğum anda, zihnimin karanlık bir noktasında buluvermek umudu, ışığı, mutluluğu, huzuru.
Hayata dair ne varsa severim ben. Renkleri, güzel kokuları, doğayı, manzara seyretmeyi her şeyi.. En büyük sevgim, hazzım, beğenim iki güzel sevgilim.
-Ya Hoşlanmadıkların?..
*Kendimm. Evet kendi sinirli halim. Çabuk parlayan halim. Yıpranmış sinir sistemim.
Kinciliğim.
Çok kızdığım, çok kırıldığım birine duygularımı ifade edememe huyum ve kendi kendimi yeme huyum.
Hayır'sızlığım. Lügatımda ki bol 'Evet'ler, olmayan 'Hayır'lar.
Nankörler.. Çıkarcılar.. Ve Allah'ın yarattığı binlerce güzellikleri görmeyenler, hep daha fazlasını isteyen Aç Gözlüler..
Gördünüz Kuğu resmini (fotoğraf aslında), anladınız değil mi yeni sorunun geldiğini?.
-En çok sevdiğin makyaj malzemen?.
*Makyaj yapmayı pek beceremem ama ihtiyaç halinde çok cafcaflı olmayan bir ruj, siyah kalem ve rimel..
Zaten dünyanın en güzel hatunuyum, bana makyaj ne gerek:))
Kuğu'm kalbim seninle.. |
Son bir soru diyor bana:
-Çantanda olmazsa olmazların?.
*Eh be Siyah Kuğu'm, benim gibi bir 'Cevat Kelle'ye olmadı bu soru:). Yine de cevap vermem gerekirse mutlaka şu üç şey:
-Kalem (her an, her yerde, yazabilmek için)
-Anahtar (hayatımın kapılarını açan anahtarlarım)
-Kimlik (yaşam tapum, kişiliğim, her şeyim).
Son soru demiştim ama şimdi geldi aklıma:
-Neler okuyorsun bu ara?. Ya da şöyle sorayım; en son ne okudun?.
*Öyle güzel bir tablo çizdin ki son sorunda, bayılıyorum ben sana..Fotoğrafta beyaz var, pembe var, yeşil var, sarı var, siyah var.
Su var, dalgalanma var, sohbet var, muhabbet var.
Cennet gibi bir görüntü var.
Elimde ise 'Cehennem(Dan Brown)'
***
Gökyüzüne değiyorum dallarımın ucuyla.
Kollarımı açıyorum, hayatı kucaklıyorum.
Yeşilim ile, sarım ile..
Ben gidiyorum, siz gelin;
Yaz günlerime, kış günlerime.
İlk ve sonbahar anlarıma..
Gezinin satırlarımın arasında, kişiliğimin kıvrımlarında.
Sevme diyemem, sev de diyemem, sen de dertli ol diyemem..
Beni böyle sev seveceksen, kalbim senin gir gireceksen..
İster sevgi ol istersen kinim, isterdim benim ol benim..
VuslaT..
Teşekkürler Siyah Kuğum.. Senden geldi sorular bana, benden gitsin cevaplamak isteyen tüm dostlarıma.
Kuğular, çakıllar netten. Teşekkürler google..
Ağaçlar Dripta Roy'dan. Teşekkürler Dripta..