22 Şubat 2012

OLSA DA YESELER.

Hatırlatan...
Bu o değil. Ama onun gibi hayat mücadelesinde...
Sabah işe giderken gördüm onu.
İki ana caddenin birleştiği kavşakta bir duvar dibinde oturuyordu. Üstünde el örgüsü yün bir hırka, hırkanın üstünde bir şal (poşu) vardı. Ayakkabıları oturduğum arabanın ön koltuğundan bile görünüyordu: Eski-püskü. Çoraplarını dizine kadar çekmiş. Başındaki tülbenin üstüne, bir ameliyat başlığı geçirmiş. 
Yeşil, plastik bir ameliyat başlığı.  Yılların ak düşürdüğü saçlarını, yağmurdan, kardan, rüzgardan ve soğuk havadan korumak için. Kollamak için.
Neler yoktu ki tezgahında. Yara bantları, mendiller, kalem ve küçük not defterleri. Çakmaklar, piller, el örgüsü lifler. Oturduğum yerden bu kadarını görebildim. Göremediklerimi merak ettim..
Trafik ışıkları değişti. Yeşil yandı arabalar geçsin diye. Biz yolumuza devam ederken, o ekmek tezgahının tozunu almaya yöneldi usulca.
İşte o zaman hatırladım, üç tatlı nineyi. İkisini ben anlatacağım, üçüncüsünü zaten çoğunuz TV'lerden izlediniz. 
-1

Bu belkide anlattığım nine, belkide değil. Hatırlayamıyorum yüzünü, hatırlıyorum hüznünü...

1999 yılı, soğuk bir Ankara günü daha. Üstünde şeker pembesi ince bir kazak, üstünde el örgüsü siyah yelek, çıka gelmiş bir nine TBMM'ne. İktidar milletvekili ne demek, muhalefet milletvekili ne demek bilmiyor. Sadece bir Ankara Milletvekili bulma, derdini anlatma kaygısıyla dolanıyor. Görevliler, muhalefetten bir milletvekilinin makamına getiriyorlar nineyi. Beklemesini vekil geldiğinde görüşebileceğini söylüyorlar ona. 
Bekliyor nine. Sıcak bir bardak çay yada başka içecek ısmarlanması tekliflerini de geri çeviriyor. Beklerken etraftakileri sessizce izliyor.
Evden getirdiğim zeytinyağlı pırasa yemeğini  yemeye hazırlanan bana mahzun mahzun bakıyor nine. Kızım diyor, oğlumla gelinimin başına bir iş geldi, iki torunum öksüz kaldı. Tek göz odalı gecekondu da bakıyorum onlara. İşe çıkamadım (pazarlarda lif, mendil, tarak, ayna, kalem vs. satıyormuş.) üç beş gündür bir kaşık çorba yapamadım, ekmek alamadım, öksüzlerimi doyuramadım. O pırasanın hepsini yiyecen mi?.
O pırasanın hepsini yiyecen mi. Bu soru öldürdü beni.
Baldan, baklavadan, etten, buttan bahseder gibi soruyordu. 
O pırasanın hepsini yiyecen mi. Çoğu zaman alt tarafı pırasa diyerek küçümsediğim, pırasanın bir lokmasını bile yiyemeyeceğim ninecim. 
-Ben bir boş poşet bulursam yemediğin pırasayı dökmesen bana versen olur mu?. Ekmeğin içine koyar yediririm masumlarıma.
Seni yemekhaneye götüreyim nine dedim, olmaz dedi. Dayanamam yerim, masumlarım iki gündür aç dedi.
Ben para vereyim eve giderken bir şeyler al dedim. Olmaz dedi. Ben buraya kendimi acındırıp para toplamaya gelmedim, çare bulmaya, akıl almaya, sıcakta iş var mı diye sormaya geldim dedi. Pırasayı yemedim. Getirdiğim kapla beraber ona verdim. Yanımda birkaç meyve vardı, onları da verdim ona.
Telefonlar çalmaya başladı döndüm işime, nine de kalktı gitti, görüşeceği kişinin odasına..
Bir daha görmedim onu.
Ne ben sorabildim, çare buldun mu derdine diye. 
Nede nine diyebildi pırasa öksüzlerimin kursağında artık diye...
-2
Anlattığım nine değil.
Yıl 2004. Köyleri geziyoruz. İhtiyaç tespiti, dert dinleme, yol gösterme gezileri. Beyler çoğunlukta, köy kahvesinin önünde sohbet ediyorlar. Bir grup köy kadını ise bir evin önünde toplanmışlar uzaktan bize bakıyorlar. Konuşup gülüşüyorlar.
Yanlarına gidiyorum. 
-Ne oldu hanımlar niye güldünüz.
-Ne ediyon onca herifin içinde.
Anlatıyorum nedenlerimi. Niye oradayım, ne yapıyorum. Konuşuyoruz, konuşuyoruz, lafın belini kırıyoruz. Ayşe nine usulca kalkıp gitmiş yanımızdan, onu bile fark edememişiz, sohbetin koyuluğundan. Yanımıza döndüğünde ise:
-Al bunları, diyor bana. Al..
Uzattığı üç yumurta. 
-Öyle fakirim ki.. Sana verecek hiçbir şeyim yok. Seni çok sevdim, ama hediye edecek bişeyim yok. 
Kucağındaki torununu gösteriyor. 
-Toruna sakladıydım ama, seni çok sevdim. Al bunları Ankara'ya götür, beni ana-ana pişir ye. Öyle fakirim ki, verecek başka bir şeyim yok.
-Daha gezecek çok köy var Ayşe nine. Uzun bir süre dönemeyeceğim Ankara'ya. O yumurtaları torununla beraber sen ye. Yerken de beni hatırla. 
Çok sevdim, unutmayacağım seni, Poyracık'daki kendi fakir, gönlü zengin ninemi...
-3
İşte bu o. Güllü Nine. Güllü Ebe.
Bir kazak istedin, milyonları ekrana kilitledin.
Benim adım Güllü ebe, keçilerim ot bekler evde. Biz istiyoz yiyoz, onlar istemeyecek mi. 


  
Biri satarsa üç-beş şey, alabilecek yiyecek-içecek..
Biri benden istedi,
Diğeri olanını sana vereyim dedi.
Birinde de var mı, yok mu, Vali bile akıl erdiremedi.
Hayatları cefa dolu, sabah geçerken gördüm ben onu...

19 yorum:

  1. ah Vuslatcım...öyle bir yayın yapmışsın ki kendi yazdıklarımdan utandım

    ama hayat işte...herkese eşit davranmıyor maalesef...keşke
    keşke
    ah keşke :(

    YanıtlaSil
  2. Evet aynurcum hayat adil değil. Yeterki adaleti kendi imkanlarımızın dahilinde suistimal etmeden uygulayabilelim. Sevgiler.

    YanıtlaSil
  3. Merhabalar,

    Bloğunuzda paylaştığınız fotoğraflarda yer alan mağdur insanları gördükten ve kaleme aldığınız açıklamaları okuduktan sonra, ben de acizane bloğunuza katkıda bulunmak üzere karınca kararınca aşağıdaki satırlarımı paylaştım.

    Yüce Allah evreni ve içerisindeki nimetleri insanların faydalanması için yaratmıştır. İnsanların becerileri, imkanları ve güçleri farklı olduğundan, gelirleri de farklılık gösterir. Birikim, kazanç ve refah düzeylerinin eşit olmadığı toplumda; insanlar birbirine merhamet, kardeşlik ve dayanışma bilinciyle yaklaşmalıdır.

    Nefsimizin cimriliğinden ve hırsından korunmak için, ihtiyaçlı kimselere ihtiyaçlarının giderilmesi için elimizden gelen yardımı yapmamız gerekir. Hayırda yarışmamız gerekir. Fakir ve düşkünlere yardım elini uzatmamız gerekir.

    Kim elindeki en çok sevdiği şeyi muhtaçlı biriyle paylaşırsa, Allah onun paylaştığını eksiltmez, bilakis artırır.

    Selam ve dualarımla

    YanıtlaSil
  4. Gönlü Karun kadar zengin anadolu nineleri.. Çok teşekkür ederim Vuslat böylesine güzel paylaşımların için...

    YanıtlaSil
  5. Çok teşekkür ederim recep bey.Çok sağolun.paylaşımınız için.yorumunuz için.sağolun.

    YanıtlaSil
  6. Çok teşekkür ederim dönence.çok sağol beğendiğine sevindim..

    YanıtlaSil
  7. akşam akşam nasıl kötü oldum.. ama cok güzel yazmışsın.. bizler sıcacık kaloriferleri evlerimizde otururken dışarda ne cefalı hayatlar var.. her fırsatta yardım etmeli .. ben de kendimce katkıda bulunmaya çalışıyorum. ama yeterli olmuyordur..

    YanıtlaSil
  8. kimine bahar bahçe, kimine hazan bu dünya...
    çay ve simit

    YanıtlaSil
  9. Sevgi ve empati duygularini birlestirmis,sefkat dolu oyle etkileyici bir yazi yazmissiniz ki duyarli olmamak elde deyil ,yaziyi okurken içimden " bir cozum ,bu insanlara bir çozum !!!" demek geldi içimden. Fakat nafile yardim etsem etsem, bende sizin gibi karsima çikan birtanesine ve bir anlik yardim edebilirim : Iste bu çaresizlik olduruyor beni VUslatcim ( veya herhalde vuslat ablacim demem gerekiyor :zaman bir yas farki oldugunu farkettim eger arzu ederseniz size vuslat abla diyebilirim ) !!! ustelik oyle dogal ,oyle iyi insanlarki bu anadolu ninelerimiz, bir çok diplomali cahillerin içinde vakit geçirmektensen, bunlarin içinde vakit geçirmek bana buyuk bir keyif veriyor : riyakarliktan uzak,samimi,comert insanlar !

    YanıtlaSil
  10. Sevgili deniz anası bloguna yorumu ve duyarlılığı için teşekkür ederim. Elbette elimizden geleni yapmaya çalışmalıyız. Ve insanın yaptığı mutlaka mükafat olarak dönüyor bu dünyada.Sevgiler.

    YanıtlaSil
  11. Bharı yaşayanda hazanı yaşayanda kalbinde kötülüğü değil hep iyi düşünceleri barındırıyorsa şayet çoook mutlu olacaktır elbet bir alemde. Kah burda kah burdan öte bir yerde...Çay ve simite teşekkürler.

    YanıtlaSil
  12. Sevgili edacım tabiki bana abla diyebilirsin.Canım benim yorumunda çok haklısın bazen okumak değil yaşayanla yaşamak hayatı öğretiyor insana.Duyarlı bir insansın.Bende çok seviyorum seni bu hassas hallerini..Sevgiler.

    YanıtlaSil
  13. O kadar güzel bir yazı yazmışsınız ki gözlerim doldu.Anadolumuzda yaşayan ninelerimizi çok güzel anlatmışsınız.
    Ellerinize ve yüreğinize sağlık..))

    YanıtlaSil
  14. Çok teşekkür ederim ayfercim. Beğendiğine sevindim. Sevgiler..

    YanıtlaSil
  15. Adınız daim olsun....
    Adınız gibi yaşayın....Size kelimesiz kelimeler gönderiyorum söylenmemiş sözlerden...
    Mutlu oldum çoook...
    Teşekkürler can...

    YanıtlaSil
  16. Bende teşşekkür ederim muammer bey.Hoşgeldiniz.Sefa getirdiniz.

    YanıtlaSil
  17. DİCEK HİÇ BİŞEY BULAMADIM BENİ COK ETKİLDEDİN .KALEMİNE YUREGINE SAGLIK.KESKE ELIMDEN BISELR YAPMAK GELSE

    YanıtlaSil
  18. Etkilenmen ve insanları etkilenmeye davet etmen bile yeterli sevgili dört yapraklı yeşil yoncam.sevgilerim FORTUNA'ya..

    YanıtlaSil
  19. SEU BLOG É SENSACIONAL, ESTAREI SEGUINDO.
    wwwsabereducar.blogspot.com

    wwwceialaranjeiras.blogspot.com

    YanıtlaSil

Yorumlarınız beni mutlu ediyor.. Ziyaretiniz için teşekkürlerimle. Sevgilerimle..