Yasemen Kokusu.. -9
İç avluda çardağın altında oturuyoruz. Ablam evleneli ne kadar zaman oldu. Bir haftamı, bir ay yada birçok ay mı geçti üstünden. Bilmem, hatırlamıyorum. Havanım teyze ve annem örgü örüp konuşuyorlar. Annem, 'Behire ve Duygu'nun yanında küçük görümcesi de gelecek yemeğe' diyor.
Bu iç avluyu çok seviyorum. Güneş asmayı yırtıp bizim üstümüze vuramıyor. Sabahın serinliği var ortalıkta. Gölgeler, üstümüzde yorgan misali, koruyor bizi güneş ışığından. İç avlunun loş bir görüntüsü var. Ben bu loş görüntüyü çok seviyorum. Bana bir şey hatırlatıyor, ama ne..
Yerde kilimin üzerinde oturuyorum. Gözüm salkım salkım sallanan koruklarda. Aralarından biraz olgun bir salkım bulsam hemen isteyeceğim Nermin'den. Nermin tebeşir yada kömür parçası bulmaya gitti kömürlüğe. Bana seksek oynamayı öğretecek. Akşam üzeri çok çocuk çıkar dışarı, başka mahallelerden gelenler olur. Merdivenlerin en üstündeki evlerde oturanlar bile bizim çıkmaz sokağın başına gelirler. Sokak birkaç gruba bölünür. Seksek oynayan kız çocukları, top oynayan erkek çocukları. Bazı çocuklar yılan oynarlardı(gazoz kapağı ile) kimiside meşe(misket-bilye-meşe hepsi de aynı şey İzmir'in çocukları için) ütmece..
Annemler, öbür gün gelecek misafirlerimize pişirilecek yemekler üzerine konuşuyorlar. Kulağım onlarda, gözüm asmada. Aklım iç avludaki bardacıklarda. Burnumda ise buram buram, duvara sarılmış beyaz ve sarı yasemenlerin kokusu var.
Nermin geldi. Çizgileri çiziyor. Bir parça da mermer var elinde. Sek sek taşı. Havanım teyze bana sesleniyor, 'gel şu yere dökülen yasemenleri topla masanın üstündeki cam tabağa koyda mis gibi koklayalım'. Hemen topladım yere dökülen çiçekleri. Çürüyen ve buruşan yasemenleri attım bahçe çöpüne. Beyazlar daha çoktu. Tabağın ortasına onları koydum. Sarıları tabağın kenarına bir sıra halinde dizdim. Üç-beş sarı çiçek arttı elimde. Onları da üstüne tam ortaya serpiştirdim. Salatanın üstündeki gül gibi..
Aslında çok küçüktüm, böyle bir kombinasyonu nasıl yapmıştım o zamanlar. Bir yerde gördüğümü de hatırlamıyorum. Ama ben, çok şık bir çiçek tabağı yapmıştım.
Bunun gibi ama bu çiçeklerden değil. |
Benim çiçeklerim yasemendi. Sarı yasemen, beyaz yasemen, yine sarı yasemen. Şık bir çiçek tabağı. |
Bir daha ki sefere gülleri döşeyeceğim bende... |
Evet ben çok şık bir tabak yapmıştım. Çok güzel oldu. Çok güzel oldu. Etraf zaten çok güzel kokuyordu, şimdi masamız hem güzel oldu, hem güzel koktu.
Afferiin dedi uzun uzun Havanım teyze. Aferiiin. Ne güzel yaptın tabağı öyle. Bak çiçeklerin çürüklerini bile ayıtlamışsın. Afferin kız, çitlenbik. Müzeyyen teyzeden sonra herkes bana çitlenbik diye seslenir oldu.
Bir aferin, bir baş okşaması, çok mutluyum çok.
Biri beni sevince, başımı okşayıp iş buyurunca ve iş bitiminde beğenisini, takdirini dile getirince çok mutlu oluyorum.
Ben Nermin'e göre daha küçüktüm. Pek çok şeyi yeni yeni öğreniyorum. Gelinin küçük kardeşi olmayı, düğünleri, masalları, sek sek oyunlarını ve daha pek çok şeyi öğreniyorum yada öğreneceğim.
Nermin en basit sek sek çizgisini çizmiş. Üst üste yuvarlaklar.
Birleri çabuk öğrendim. İkilerde zorlandım. Bir türlü taşımı birden, ikiyi atlatarak üçüncü yuvarlağa atamadım. Taşı attığımda ise kendim atlayamadım. Bir deneme, iki deneme, üçüncü denemede şaplı beton yeri öpme.
Bir deneme, iki deneme üçüncüde yine yeri öpme. Kaç kere denersem deneyeyim taşı üçüncü yuvarlağa atabiliyorum, ama kendim oraya atlayamıyorum. Yere düşüyorum. Ellerim kızardı canım çok yandı. Başladım için için ağlamaya.
Nermin acıdı bana. Havanım teyze oda acıdı bana.
Alnım şişti. Ellerim kızardı, canım çook acıdı.
Bir tek annem acımadı. Alnımı okşamadı.
Kanayan ellerimi öpmedi. Sevgi namına bir şey göstermedi.
Bugün, bir tek Havanım teyze bana 'Aferiiin' dedi.
Şu annem beni hiç mi sevmedi..