BENCE HERKES HİÇ OLMAZ İSE BİR KEZ ONU OKUMALI...
Bir sabah verandadan bakıyordum,
Güneş ağaçların yapraktan taçları üzerinde
yükseliyordu;
Gönlümün kapısı açıldı birden, içine dünyalar doldu; itişen,
kucaklaşan dünyalar.
Sevinç! her yanda sevinç.
VuslaT
sonlu' da sonsuz' u
bulmanın sevinci.
Dünya denen bu bayrama beni de çağırdılar.
Rebabımı alıp
koştum.
RABİNDRANATH TAGORE:
Sir Rabindranath Tagore
6 Mayıs 1861’de Kalkütta’da doğdu. Babası Maharishi Debendranath Tagore, zengin
bir Brahmandı. Edebiyatla çocuk yaşta ilgilendi. 1878’de bir kardeşiyle
birlikte İngiltere’ye gitti. Londra’da, University College’de hukuk öğrenimi
yapmak istiyordu. Ama kısa süre sonra Hindistan’a döndü. 1878’de ilk kitabını,
Bir Şairin Masalı’nı yayımladı, Mrinalinidebi adlı bir kadınla evlendi.
Tagore, 1913’de Nobel
Edebiyat Ödülü’nü aldı. İki yıl sonra da "Sir" unvanıyla
ödüllendirildi. Altmış sekiz yaşında resim yapmaya başladı; Moskova, Berlin,
Münih, Paris, Birmingham ve New York’ta sergiler açtı. Müzikle ilgisi
çocukluğuna kadar uzanıyordu; üç bini aşkın şarkı bestelemişti. (1901 yılında sahip oldukları Huzurun Evi
(Santiniketan) adlı çiftlik eviyle aynı adı taşıyan özel okulu, 50 yıl sonra
uluslararası devlet üniversitesi olarak kabul edilmiştir).
'Bütün insanların ruhlarının tek hakimi sensin'
adlı şarkısı 1950 yılında Hindistan'ın ulusal marşı haline getirilen
Rabindranath Tagore, 7 Ağustos 1941'de, 80 yıl önce doğduğu kent olan
Kalküta'da yaşamını yitirdi.
Yazdıklarını İngilizceye kendi
çeviren şairin yüz bini aşkın dizesi vardır.
Eserleri
Roman: Gözünde Kum (Cokher bali, 1903), Deniz Kazası
(Naukadubi, 1906), Ev ve Dünya (Ghare-Baire, 1916), Baharın Dönüşü (Phalguni,
1916), Kırmızı Zakkum (Raktakarabi, 1924), Dört Bölüm (Car adhyay, 1934) Şiir:
Adak (Naibedye, 1901), Karşıya Geçiş (Kheya, 1906), İlahiler (Gitanjali, 1910),
Şarkılar (Giti-malya, 1914), Şarkılar Dizisi (Gitali, 1914)
Dram: Postane (Dakghar, 1912)
Anı/Deneme: Yaşamdan Anılar (Jibansmriti, 1912), Uygarlık Buhranı
(Sabhyatar sankat, 1941)
|
LOTUS Çiçeği.. |
Üst üste yığılan bulutlarla ortalık kararıyor.
Ey sevgili, neden beni kapının dışında yanlız başıma bekletiyorsun?
Öğle vaktinin işle dolu anlarında kalabalığa karışığım. Ama bu karanlık, ıssız günde tek ümidim sensin.
Eğer bana yüzünü göstermezsen,
Eğer beni büsbütün bir kenarda bırakırsan, bu uzun ve yağmurlu saatleri nasıl geçireceğimi bilmiyorum..
Göklerin taa uzaktaki karanlığına bakarım ve kalbim durup dinlenmeyen rüzgarla beraber hıçkırarak dolaşır.
Emin olarak biliyorum ki, lotusun yüz yaprağı sonsuza kadar kapalı kalmayacak,
Işık, benim ışığım.
Dünyayı dolduran ışık,
Göz öpen ışık,
Kalp tatlılaştıran ışık!.
Sevgilim, ışık hayatımın içinde dans ediyor.
Sevgilim, ışık aşkımın tellerini titreştiriyor.
Gök açılıyor, rüzgar çılgınca koşuyor, kahkaha dünyayı dolaşıyor.
Günler ve geceler geçer ve 'çağ'lar çiçekler gibi açıp solarlar. Sen beklemesini bilirsin..
Bütün benliğim, sahip olduğum her şey,
Bütün ümidim ve aşkım, her zaman gizliliğin derinliği içinde sana doğru aktı.
Gözlerinden doğru bir tek bakış gelsin, benim hayatım bütünüyle senin olacak.
Çiçekler örüldü ve damat için çelenk hazırlandı. Düğünden sonra gelin, evini terk edecek.
Ve efendisiyle gecenin ıssızlığında buluşacak..
Buradan giderken ayrılış sözüm şu olsun ki,
Görmüş olduğum, erişilmez bir şeydir.
Işık okyanusunun üzerinde yayılan bu lotusun saklı balından tattım ve onun için ben artık mutluyum.
Ayrılış sözüm bu olsun..
Sen beni bu neşenle sonsuzlaştırdın...
Dizeler GİTANJALİ'den. Ortasından, sonundan. Ve tekrar en başından..
Hayat da böyle dönmez mi?. Çığlık çığlığa başlar.. Neşeyle, sevgiyle, mutlulukla, mutsuzlukla, başarı ya da başarısızlıkla. Bazen yalnız, bazen kalabalıklar arasında. Bazen sessiz sakin, bazen telaşla yürürüz de yürürüz hayatın ortasında.. Sonra sessizce çeker gideriz ebedi yaşantımıza..
Ve bir başka can ile yeniden başlar hayat; taa en başından...