( beş harfin başlattığını dört harf bitirir..)
Doğum - Ölüm
Bir alışveriş merkezinde, binbir değişik ürüne baktıktan sonra bitap düşmüş ayaklarımı dinlendirmek, zil çalan midemi şenlendirmek adına, oturdum; başladım binbir çeşit yemeğin arasından seçtiğim soslu somonumu yemeye...
Kibrit çöpü kalınlığında jülyen kesilmiş sebzelerimle zenginleştirilmiş somon tabağını afiyetle silmiş süpürmüşken,
yanımda boş duran iskemlelere talip olan; iki yaşlanmış, yaşlanmaktan hiç yorulmamış ihtiyar delikanlılar ile sohbeti koyulaştırmıştım bile,
ki....
bir fincan kahveye de 40 yıl borçlanmıştım elbette..
Ne iyi aradığım herşey var burda diye düşündüğüm sırada ise, kolay ulaşabilmenin aslında hayatımızı ne kadar kısıtladığını fark ediverdim birden bire.
Kocaman bir yer, herşey tek bir kapalı alanda...Manav, bakkal, bu sokakta mobilyacı, şu sokakda hırdavatçı.
Kunduracı nerdeydi acaba?.
Soruların unutulduğu bir dünya burası...
Evet diyor yan tarafımda oturan ihtiyar delikanlı. Arayıp sormak yok burda , cevaplar katolog da.
Akın Bey. TRT den emekli. TRT Spor servisinde çalışmış yıllarca. Dünyayı dolaşmış, vatanından kopmamış. Dönmüş gelmiş, Ankara'da yaşıyor. Ben yurtdışındayken çok gördüm burası gibi alışverişin dünyalarını dedi.
Şehirden uzak. Bir kapıdan içeri gir, bionik bir şekilde; o reyondan bu reyona yap alışverişini. Ne aybaşını bekleyen bakkal Hüsnü amcadan eser var burada, ne de ayakkabı veresiyesini yatıracağımız Ziya amcadan... Sema hanımın orloncusunda neler var dı acaba..
Hepsi çok geride. Uzun yıllar öncesinde. Hatıralarımın en uzak köşesinde..
Artık bir kapıdan giriyoruz yaşamaya, diğer kapıdan çıkıp gidiyoruz huzurlu sonsuz uykumuza...
Tıpkı doğum gibi, tıpkı ölüm gibi.
Akın Bey çok gezdim, çok yaşadım, çok eğlendim diyor.. Şimdi ağırıma gidiyor bir yanımdaki felç.
Şu tekerlekli sandalyede oturan kızcağıza bakınız Akın Bey. Sizin gibi yaşamak, ayaklarının yürüttüğü adımlarla dünyayı dolaşmak. İstemezmiydi, isterdi elbet.
Şükretmeniz gerekir, bir bastonunuz var, birde sağlam bacağınız. Bu dev çatıda vakit geçirebileğiniz kadar sağlığınız, yemeğinizi alabileceğiniz paranız.
Yiyecek ekmeği yoklar da var , ay başında hesabına yatacak emekli maaşı olmayanlar da.
Şükredin felcinize. Yatalak da olabilirdiniz. Hala nefes alıyorsunuz.Yeni bir kitap okuyabilirsiniz, hatıralarınızı yazabilir yada yeni bir meşguliyet bulabilirsiniz. Hatta Aşık bile olabilirsiniz.
Yaşanmışlar veya yaşanamadığı için içte kalan ukdeler.
Siz anılarınıza da sahip çıkın.. Düşlerinize de.
Bir kapıdan girdik hayatın içine. Günlerin ne getireceğini bilmeden başladık nefes almaya. Tıpkı bu AVM' ye girdiğimiz gibi.. Paramız neye yetecek, sepetimize ne girecek.
Ömrümüz nasıl geçecek??.
Bir AVM' leri eleştirip eskiyi özlüyoruz, biran sonrasında ise nefes alıyoruz diye yaşama sevincinden bahsediyoruz.
Bazen durmak, nefeslenmek önemli. Hayatı gözden geçirmek ve yanımızda dinlenenler ile bir iki cümle edebilmek. Benimle Akın Bey gibi.
Anıları paylaşabilmek. Özlemlerimizi seslendirebilmek.
Uzun ince bir yol değilmi ki hayat.
Bir giriş kapısı, bir çıkış kapısı,
Bagaja ne koyduğun önemli.
Eskiye özlem mi...
Yeniyi kabullenme mi...
Eskisi bakkaldı, şimdisi market.
Eskisi çarşı-pazardı, şimdisi AVM
Eskisi sımsıcak hayattı,
Şimdisi koşuşturup yanlızlaşmak.
Nedir ki bu hayat, bir cümleden mi ibaret.
Üstünde hem virgül, hemde binbir hat..
Nasıl okuyacağız?,
Sonuna da bir nokta mı koyacağız.
Geç mi?,
Erken mi?,
Birden biremi?.
Nedir ki hayat, sonu ölümden mi ibaret...
İmza: VuslaT
Bir alışveriş merkezinde, binbir değişik ürüne baktıktan sonra bitap düşmüş ayaklarımı dinlendirmek, zil çalan midemi şenlendirmek adına, oturdum; başladım binbir çeşit yemeğin arasından seçtiğim soslu somonumu yemeye...
Kibrit çöpü kalınlığında jülyen kesilmiş sebzelerimle zenginleştirilmiş somon tabağını afiyetle silmiş süpürmüşken,
yanımda boş duran iskemlelere talip olan; iki yaşlanmış, yaşlanmaktan hiç yorulmamış ihtiyar delikanlılar ile sohbeti koyulaştırmıştım bile,
ki....
bir fincan kahveye de 40 yıl borçlanmıştım elbette..
Ne iyi aradığım herşey var burda diye düşündüğüm sırada ise, kolay ulaşabilmenin aslında hayatımızı ne kadar kısıtladığını fark ediverdim birden bire.
Kocaman bir yer, herşey tek bir kapalı alanda...Manav, bakkal, bu sokakta mobilyacı, şu sokakda hırdavatçı.
Kunduracı nerdeydi acaba?.
Soruların unutulduğu bir dünya burası...
Evet diyor yan tarafımda oturan ihtiyar delikanlı. Arayıp sormak yok burda , cevaplar katolog da.
Akın Bey. TRT den emekli. TRT Spor servisinde çalışmış yıllarca. Dünyayı dolaşmış, vatanından kopmamış. Dönmüş gelmiş, Ankara'da yaşıyor. Ben yurtdışındayken çok gördüm burası gibi alışverişin dünyalarını dedi.
Şehirden uzak. Bir kapıdan içeri gir, bionik bir şekilde; o reyondan bu reyona yap alışverişini. Ne aybaşını bekleyen bakkal Hüsnü amcadan eser var burada, ne de ayakkabı veresiyesini yatıracağımız Ziya amcadan... Sema hanımın orloncusunda neler var dı acaba..
Hepsi çok geride. Uzun yıllar öncesinde. Hatıralarımın en uzak köşesinde..
Artık bir kapıdan giriyoruz yaşamaya, diğer kapıdan çıkıp gidiyoruz huzurlu sonsuz uykumuza...
Tıpkı doğum gibi, tıpkı ölüm gibi.
Akın Bey çok gezdim, çok yaşadım, çok eğlendim diyor.. Şimdi ağırıma gidiyor bir yanımdaki felç.
Şu tekerlekli sandalyede oturan kızcağıza bakınız Akın Bey. Sizin gibi yaşamak, ayaklarının yürüttüğü adımlarla dünyayı dolaşmak. İstemezmiydi, isterdi elbet.
Şükretmeniz gerekir, bir bastonunuz var, birde sağlam bacağınız. Bu dev çatıda vakit geçirebileğiniz kadar sağlığınız, yemeğinizi alabileceğiniz paranız.
Yiyecek ekmeği yoklar da var , ay başında hesabına yatacak emekli maaşı olmayanlar da.
Şükredin felcinize. Yatalak da olabilirdiniz. Hala nefes alıyorsunuz.Yeni bir kitap okuyabilirsiniz, hatıralarınızı yazabilir yada yeni bir meşguliyet bulabilirsiniz. Hatta Aşık bile olabilirsiniz.
Yaşanmışlar veya yaşanamadığı için içte kalan ukdeler.
Siz anılarınıza da sahip çıkın.. Düşlerinize de.
Bir kapıdan girdik hayatın içine. Günlerin ne getireceğini bilmeden başladık nefes almaya. Tıpkı bu AVM' ye girdiğimiz gibi.. Paramız neye yetecek, sepetimize ne girecek.
Ömrümüz nasıl geçecek??.
Bir AVM' leri eleştirip eskiyi özlüyoruz, biran sonrasında ise nefes alıyoruz diye yaşama sevincinden bahsediyoruz.
Bazen durmak, nefeslenmek önemli. Hayatı gözden geçirmek ve yanımızda dinlenenler ile bir iki cümle edebilmek. Benimle Akın Bey gibi.
Anıları paylaşabilmek. Özlemlerimizi seslendirebilmek.
Uzun ince bir yol değilmi ki hayat.
Bir giriş kapısı, bir çıkış kapısı,
Bagaja ne koyduğun önemli.
Eskiye özlem mi...
Yeniyi kabullenme mi...
Eskisi bakkaldı, şimdisi market.
Eskisi çarşı-pazardı, şimdisi AVM
Eskisi sımsıcak hayattı,
Şimdisi koşuşturup yanlızlaşmak.
Nedir ki bu hayat, bir cümleden mi ibaret.
Üstünde hem virgül, hemde binbir hat..
Nasıl okuyacağız?,
Sonuna da bir nokta mı koyacağız.
Geç mi?,
Erken mi?,
Birden biremi?.
Nedir ki hayat, sonu ölümden mi ibaret...
İmza: VuslaT
Not: Aşkın rengi kırmızı. Düşlerin ise pembe. Sizin renginiz gökkuşağının neresinde.:)
Ne güzel yazıyorsun sen yaa, nede haklısın.. En baştan başladım okumaya seni, şimdiye kadar okumadıklarımı okumak seni baştan bilmek..
YanıtlaSil