çocuk dövmek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çocuk dövmek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

07 Aralık 2012

İŞTE O DÜNLER, GEÇMİŞTE KALAN GÜNLER.. -38

HATIRALARIN AYAK İZİ
Bölüm 3


Puzzle'da boşluklar var (bir).. -38




Puzzle'ı bilirsiniz.
Parçaları yanlış yere koyarsanız, bütünün ahengi bozulur.
Parçalardan bir veya birkaç tanesini kaybederseniz de, yerinde boşluk..

Kaybettiğiniz parçayı bulduğunuzda ise ya bir yeri kopmuştur, yada sonradan monte eğreti durmuştur.
**

Yanlızdım sabahın bir saatinde, bir ben vardım balkonda, birde kumrular ve serçeler. Cadde ıslaktı, kaldırımdaki eğriliklere yağmur sularından birikintiler olmuştu. Birikmiş yağmur suları ve etrafında hareler..

Yanlızdım..

'Yanımda kimse olmadığından değil yalnızlığım,
Yanlız olduğumu söyleyeceğim kimse olmadığından,
Yanlızım ben.' Hz.Mevlana..

Yanlızken ellerimi semaya açıp, ahenk dolu bir sesi dinledim. Geriye, geriye taa geriye gittim.

Birde bu sabahın sesini dinledim. Yarabbim şükürler olsun sana, sonunda mutlu olabilmeyi nasip ettin bana..

Benden geriye gittim o gece, geçmişi düşündüm sessizce..

Her anı kafamda sıraladım, sıraladıklarımı yazdım rahatladım!.

Yinede beynimde kalan parçalar var hala.. Hangi sırada yazmalıydım, hatırlayamadım..

Geriye dönüp yerleştirsem eğreti duruyor. Bundan sonra yazacaklarımın arasına yerleştirirsem de ahenk bozuluyor.

Kaybettim desem, diyemiyorum..Hatırladığım hiçbir görüntüyü beynimden anlatmamışsam silemiyorum.



Puzzle yapmak zor iş. Taa uzak diyarların, uzak zamanlarında kalan hatıraları sıralamak daha da zor..

Bazen öyle oluyor ki, kendime şaşıyorum. Sanki o anı yaşıyorum. Sanki o yaştayım.. Sanki oradayım. Sanki aradan yıllar geçmemiş gibi. Evet öyle bir an oluyor ki, çok çok önemsiz bir ayrıntı bile geliveriyor gözlerimin önüne. Hatırlanmış, en incesinden öteberi detaylar.. 

Hiçbir bağlantısı olmayan görüntüler de var hatırımda. Kopmuş bir film şeridinin, bazen bir sahnesi, bazen birçok, bazende olayın tamamı canlanıyor gözlerimin önünde.

Ve bazen, hiç bir şey yok kafamda. 
Bir boşluk. 
Bir hiçlik. 
O olayın başı neydi, ne zamandı diye düşünürken, karşımdaki koca bir kara delik. 

Birbirine karışmış ayak izleri, bazıları silinmiş gitmiş besbelli..





Hatırlamayı Unuttuğum, Depoda Kalan Anılar..


Kış mıydı, yaz mıydı?..
Yoksa baharların birinden, bir akşam mıydı?.
Ne zaman yaşandı bu anı..Unutmuşum!!

Sokak kapımızın yanındaki küçük oturma odasındayız. Ablam ve annem (demek ki ablam evlenmeden önce, çünkü Melih'i hatırlamıyorum) karşımızdaki evde oturan Havanım teyzelere gidecekler. Biz; yani babam ve ben niye onlarla geçmedik karşıya hatırlamıyorum. Ablam ve annem gittiler. Nermin'in kapıyı kapattığını duydum.

Babamın o akşam, üstündeki kazağı bile hatırlıyorum. Kareli bir gömleğin üzerinde saç örgüsü modeli ile örülmüş, kahverengi bir yelek. 

Bu yeleğe benzer.
     
Babamın kucağına oturdum. Çok seyrelmiş saçları ile oynadım. Bıyıklarını, kalın kaşlarını taradım. Bir yandan da konuşuyoruz. Konuşma bu yöne nasıl gitti hatırlamıyorum bile:

*yaramazlık mı yapmıyorsun?. Anneni üzüyormusun?.
*ben yaramaz değilim ki baba. Ama annem bana hep kızıyor.
*ya!! Peki niye?.
*bilmem kızıyor işte. Beni sinemaya götürürmüsün diyorum kızıyor. Peynir yemiyorum kızıyor. Sabunluğuda ben kırmıyorum zaten (çok yakında anlatacağım), vs..

Ben şikayet ediyorum, gündüzleri beni dövdüğünden, en küçük hatamda kulağımı çekip, kollarımı cimciklediğinden, ablamı daha çok sevdiğinden, beni hiç sevmediğinden, sıçanlardan korktuğumdan.... ha bire anlatıyorum, anlatıyorummm. Anlatmak denmez buna, çocuk aklı fırsat bulmuşken şikayet ediyorum durmadan..

Pencerenin kalındı perdesi. Yinede dışarıdan camın altından usulca süzülen gölgeyi fark ettim. Hemen sustum. Dışarının sessizliğine kulak kabarttım..Kalbim deli gibi çarpıyor. Oysa Nermin açmıştı kapıyı. Annemler girmişti içeri. Bu kim ki?. Ablam tabii ki :(

Ah, ah ben ne yaptım..
Sonuçlarını düşünemeyecek kadar aptalım..

Hadi bizde gidelim dedi babam. Yada ben mi istedim gitmeyi?..Suç bastırır gibi.

Acaba; orada babamla hiç konuşmamış gibi yaparsak dahamı rahat hissederim kendimi.

Anneyi, ablayı şikayet etmek kötü bir şey. Ama bir annenin de küçük bir çocuğu en ufak bir yaramazlıkta dövmesi doğrumu ki?. Kocaman ablanın minik kardeşini bu kadar dışlaması..Hele hele gizlice dinlemesi.

Hatırlıyorum.. Hemde çok net hatırlıyorum. Karşıya geçtiğimizde, gerilmiş ama kabahatini biliyoruz diyen yüzler. Annem, ablam, Havanım teyze. Her biri ayrı manada baktı.

Küçüğüm, belkide oldukça küçük. Ama çok erken öğrendim bakışların dilini:

Annem, sana göstereceğim diyor..

Ablam, söylediğin her şeyi duydum, duyurdum.

Havanım teyze, yazık sana diyerek bakıyor, biraz da cezayı hak ettin ama! der gibi.

Nermin, nerede kaldın, niye demin gelmedin. Haydi oyun oynayacağız gibi..

Hamdi bey amca, oo hoş geldin komşum, kadınlar fısırdaşıp duruyor, sıkıldım.

Babam, hem hoş bulduk der gibi. Hemde çocuğumu ezmeyin, ezdirmem, ezdiğinizi duyduğumda da bende sizi ezerim gibi..

Ben, ben ya ben:

Ben suçlu gibi..
Yaramazlık yapmış gibi.
Hiç bir şey olmamış gibi.
Oh olsun, anlattım işte babama canımı nasıl yaktığınızı der gibi.
Babam beni korur gibi.
Ya koruyamazsa gibi..
Lütfen ikide bir dövmeyin, cimciklemeyin, bağırıp çağırmayın gibi..

Eyvahlar olsun gibi,
Yarın tenimin rengi kızaracak gibi..
Hem azara, hem sopaya doyacak gibi..

Tam bu kadar değilse de, bacaklarım, popom, kollarımdaki cimcik morluklarım böyle olurdu. Aslında ne kadar canımı yaktığını bilmeden, hırsından vururdu. Sinirine hakim olamadığından.  Sonra aklına bile gelmezdi canımın, ruhumun acısı. Çünkü o çok meşguldü. Pişecek yemeği, Okunacak sipariş hatimi, İşlenecek kasnak işi, Düşünecek, sevecek, yanında olmadığında özleyecek BEHİRE'si.

     

Bir leylek tanıyorum..

Yeşil kanatları ile yanıp sönen..

Bembeyaz köpükler, duyun sesimi. Söyleyin leyleğe dileğimi.

Yalvarıyorum yarın beni başka bacaya bırakın..

Mesela, şapkalı amca ile örtülü teyzenin evine..

Yada dağlara, kırlara, ormanlara, annemden çok uzaklara..

En sevdiğim Yap-Boz.
Bir kız, güzel bir klübe, leylek, ağaçlar..
Ve burada Mutluluk var..



09 Mart 2012

İŞTE O DÜNLER, GEÇMİŞTE KALAN GÜNLER.. -11



İğde, kavak, tüylü meşe.. -11


Bir kadın hatırlıyorum. Ağlıyor. El sallıyor. Etrafta uzun ağaçlar var. Kavak ağaçları, meşe ağaçları. Ben kompartımandayım. Kompartımanın camında. Cam açık. Tren kalkmak üzere. Bir kadın ağlıyor. Çook ağlıyor. Tren kalkıyor. Düdüğünü çalıyor. Çuf çuf çuf. Bir kadın ağlayarak bana el sallıyor. Yere oturuyor. Hala ağlıyor. 



Ve peynir kokusu bana birşeyler hatırlatıyor. O kadın kim. Neden hatırlıyorum. Çok küçüğüm, kafamda boşluklar var.


Mesela trenin arka camını hatırlıyorum. Geride kalan rayları, meşe ve kavak ağaçlarını.
Ve güneşi.
Ağaçlar küçüldükçe küçüldü.
Gün de kaldı arkamızda, güneşde.     
Gözü yaşlı kadın kaldı rayların gerisinde, hüzün çöktü benim üzerime.

Babamla içeri girdik. Çok uykum vardı ama kaçtı. O böreği yemedim. Ellerimi, ağzımı yıkadım, koca delikli korkunç tuvalete girdim. Basma pijamamı giydim. Gözümden uyku akmıyor, yaş akıyor.

Şimdi hatırladıklarıma bakalım: bir kadın etrafı ağaçlı bir tren yolu, peynirin ağır kokusu, Basmane, gün batımı veya doğumu, Mukaddes ablanın evi, gri bir gökyüzü, merdivenli sokağın yanındaki 5-6 evlik küçük çıkmaz sokak.
Bir bebek ağlaması ve ninni.

Dandini dandini danalı bebek
Beşiği yeşile boyalı bebek
Uyusun uyusun büyüsün
Parmakları kınalı bebek

Ninni, beni saran bir ninni. Belkide o gün değil çok sonra duyduğum bir ninni. Savrulan yapraklar, dışarda tuvalet yok. Ben sidikli maymunmuşum.
Şırrr. Şırr. Öf ya öf ya, gene yatağı ıslattım. Eyvah. Annem gene beni çok dövecek. Yazın çamaşır sopasıyla, kışın soba maşasıyla.

Şimdi yaz mı?, kış mı?. Yaz, içerde soba yok. iyi işte. Demir maşa daha çok acıtıyor.

Yatağı ıslatınca sopa,
Annemin beni dövdüğünü babama söylersem, yememem gereken bir şeyi yersem yada komşuların yanında yaramazlık yaparsam ÇİMDİK.
Öf ya öf ya gene yatağı ıslattım. Tuvalet mutfağın girişinde, merdiven altı kömürlüğe bitişik. Deliği kocaman. Akşamları deliğin kağağının altından lağım farelerinin sesi geliyor. Çok korkuyorum. Bazen babam gece tuvalete kalkınca bana sesleniyor birlikte gidiyoruz o beni kapıda bekliyor. O zaman hiç korkmuyorum. Bazende yatağı ıslatmayayım diye bütün gün az su içiyorum. Az su, az komposto, az cacık. 

Annemde kaldırmıyor beni tuvalete. Keşke karnım acıksa uyuyamasam, keşke birşeyler hatırlasam uyuyamasam. 
Keşke ağlayan kadın burda olsa, beni tuvalete götürse.

Hatırlıyorum etrafta ağaçlar var. O kadın bana sarıldı. Kuzum dedi, öptü beni. Sımsıkı sarıldı bana. Sonra bindim trene.

Kimdi. Kimdi o kadın. Bana kuzum dedi. Annem bile demedi o kadın dedi. Annem nerdeydi o zaman. Ağaçlar geride kaldı. 
Kavak ağaçları, birde tüylü meşe.


Tüylü Meşe

Kavak ağaçları.
Peynir kokusu bana o kadını hatırlattı. Tren istasyonunda ağaçlar vardı, tüylü meşe, iğde birde kavak ağaçları. 
O kadının yüzünde gözyaşı, benim küçük yüreğimde sancı...

Gece bitti. Karanlık geçti. Yatağım ıslak. Babam işe gidecek, annem beni dövecek.
                                                  ./..