Sevgili Güneşim;
sen her sabah yeni bir güne uyanırken;
şafak vaktinin sessizliğinde, sıcacık gülümsemeni, o parlak ışığını, o güzel yüzünü, dünyanın geri kalanından önce gören
sen her sabah yeni bir güne uyanırken;
şafak vaktinin sessizliğinde, sıcacık gülümsemeni, o parlak ışığını, o güzel yüzünü, dünyanın geri kalanından önce gören
'ben olsaydım keşke'
Vuslat..
Vuslat..
Ben keşke derken; bir ses şöyle cevap vermekte:
Dünyanın geri kalanından önce; bana merhaba der güneşimin ışıkları..
Sonra; sonra bulutlar..
Gecenin karanlığından; önce ben uzaklaşırım, sonra dünyanın kalanı.
Güneşi; önce ben kucaklarım, sonra diğer komşularım, dostlarım.
Zirvemde; çok oksijen olmaz, oraya bahar gelmez, çiçek açmaz, kuş uçmaz..
Binlerce yıl, ne kervan geldi, nede geçti gitti. Şahikam, denizden kaç metre yüksekti, bir türlü bilinmedi, bilinemedi.
Yaklaşık 27 milyon yıl önce doğum sürecimin başladığı tahmin ediliyor. Bilim adamları oluşumum için; jeolojik miyosen zamanda, Hindistan yarımadası ile Tibet yaylalarının birbirine yaklaşmasının yol açtığı, tortul havzalardaki sıkışmanın neden olduğu yönünde tez geliştirmişler. Bunu izleyen evrelerde naplar (kırık ve devrik yamaç kıvrımları), sıkışıp, yukarı doğru çıkarak birbirlerinin üzerine kıvrılmışlar ve bir dağ sırası oluşturmuşlar. Pleyistosen (yaklaşık 2,5 milyon yıl önceki 3.buzul çağı) Mahabarat Evresinde, ben ve komşularım, bilinen doğumumuzu tamamlamışız. Dedim ya; bilim adamları böyle diyor, ben değil.
Keşke olsaydım.
27 milyon yıl önce doğan, bir tek Yüce Yaradanın bildiği zamana kadar, ayakta kalacak olan.
Ben olsaydım ve günü, güneşi, kameri, yıldızları, bembeyaz bulutları kucaklasaydım.
Keşke olsaydım. O dağ, o zirve, o azamet ben olsaydım.
Bazen bulutları deler geçerim, bazen yüksekliğime kızar, doruklarıma, nefes alan birilerinin çıkmasını beklerim.
Yanlızım aslında. Çok yanlızım, çook hemde..
Arkadaşlarım benden uzakta, benden biraz daha alçakta.
Üşüyorum, yanlızım, çok ıssızım.
Kendi rüzgarımdan, rüzgarlarımın çığlığından ürküyorum.
Birçok insan kollarımdan, sarp yollarımdan zirveme ulaşmaya çalıştı. Birçok deneme, tam anlamıyla başarıya ulaşamadan son buldu. Sonunda; 29 mayıs 1953 yılında Tibet yolunun güney kolundan tırmanan bir İngiliz heyetinde bulunan Nepal'in Şerpa halkından Tenzing NORGAY ve yeni Zelanda'lı Edmund HILLARY, ilave oksijen kullanarak zirveme ulaşan ilk dağcılar oldular.
Ne derseniz deyin, ister şahika, ister doruk ister zirve; hoşgeldiniz, sefa getirdiniz, beni çok mutlu ettiniz.
Keşke o zirve olsaydım. 1953'ten bu yana dünyanın dört bir milletinden ziyaretçileri olan, kah ürküten, kah korkutan, kah bulutlarla dostluk kurdurtan, o dağ, yüce dağ, ben olsaydım.
Keşke. Keşke. Keşke olsaydım..
21 Mayıs 1995'de bana tırmanan ilk Türk dağcı Nasuh bey ile tanıştım. Nasuh MAHRUKİ ile. Nepal yönünden tırmanmayı başaran, ilk Türk dağcı ise 23 Mayıs 2001'de Tunç FINDIK oldu. İlk Türk bayan dağcı, Elif Eylem MAVİŞ, 15 Mayıs 2006'da zirvemle tanıştı. Bu tırmanış ilk Türk ekibi tırmanışı ve içlerinden bir dağcının da başarısız bir oksijensiz tırmanış denemesi olarak, hatıralarımda yerini aldı. İlkler sayfasındaki yerini.
Yüksekliğim ve görkemim ile Tibetliler “Dünyanın Ana Tanrıçası” anlamındaki 'Çomolungma' adını verdiler bana. Yüksekliğimi de Hintliler ancak 1952 yılında 8.848 m. olarak tescillediler.
Komşularımla, arkadaşlarımla birlikte, genel adımız Himalayalar'dır bizim. Ben Çin-Nepal sınırındayım. Dünyanın Ana Tanrıçası.. En yüksek dağı, tüm dünyanın aşkı EVEREST'im ben..
Benden sonraki en yüksek 4 arkadaşım ise:
K2
Dünyanın en yüksek ikinci dağı olan K2, 8611 metre yüksekliğe sahiptir. Pakistan ile Çin sınırında olan dağ, K2 ismini, Karakurum Dağları üzerinde kodlanan ikinci dağ olmasından dolayı alır.
En yüksek ikinci dağ olmasına karşılık tırmanması en zor olan dağdır. Yakın döneme kadar, K2′ye tırmanmayı deneyen dağcıların ölüm oranı 1/3 idi. 1954 yılında ilk zirveyi bir İtalyan ekibi gerçekleştirmiştir. K2′de zirve yapan ilk Türk ise 2001 yılında, Nasuh Mahruki’dir.
Kanchenjunga
Hindistan ile Nepal sınırında bulunan, dünyanın en yüksek üçüncü dağı olan Kanchenjunga, 8586 metre yüksekliğe sahiptir. 29 Mayıs 1955 tarihinde George Band ve Joe Brown ilk zirveyi gerçekleştirmişlerdir.
Lhotse
Çin ile Nepal arasındaki sınırda bulunan Lhotse, 8516 metre yüksekliğiyle dünyanın en yüksek dördüncü dağıdır. 18 Mayıs 1956 tarihinde Ernst Reiss’ın İsviçreli takımı ve Fritz Luchsinger ilk zirveyi gerçekleştirmişlerdir.
Makalu
Çin ile Nepal arasında bulunan Makalu, Everest Dağı’nın 22 km doğusunda yer alır ve yüksekliği 8462 metredir. Dünyanın en yüksek beşinci dağı olan Makalu’ya, 15 Mayıs 1955 tarihinde Lionel Terray ve Jean Couzy ilk zirve tırmanışını gerçekleştirmişlerdir.
Dünya atmosferinin üçte ikisini geçen yükseklikte olduğumdan, oksijenin az olduğu üst katmanlara yakınım. Oksijen eksikliğim nedeni ile esen sert rüzgarlarım ve -80' dereceyi bulan aşırı soğuklar, yukarı yamaçlarımda herhangi bir canlının yaşamasına imkan bırakmamaktadır..
Yaz musonları sırasında yağan karlar, rüzgarlarla ufalanarak yamaçlarımda yığılır. Bu kar yığıntıları, buharlaşma çizgisinin üzerinde olduğundan, buzulları besleyen büyük buzkar çanakları oluşmuyor bende. Buzullarımı sık sık düşen çığlarla beslerim. Kış aylarında ise kuzey batıdan esen güçlü rüzgarlar, doruğumdaki karları alıp götürerek, yamaçtan yamaça sürükleyerek, zirvemi çıplak gösteriyorlar.
Keşke olsaydım. O dağ ben olsaydım. Everst olsaydım. Dünyanın en yüksek dağı. Karlarım savrulsa da, buzullarım çığ olup yuvarlansa da, tırmanacak nefesleri korkutsada ben olsaydım.
K2'ye en tehlikeli dediler, onun için 'Dikey Limit'i bile çektiler, benim için ise sen 'Dağların Ana Tanrıçası'sın dediler.
Sen kraliçesin, Everest'sin, en en en yükseksin.
8.848 metre yükseklikteki zirveme hoş geldiniz. Bir sıcaklık getirdiniz, ama artık gitmelisiniz.
Donarsınız yoksa, kaybolursunuz, savrulursunuz benim yanlız doruğumda.
Güneş batmak üzere.
Önce bana hoşçakal diyor. Sonra dünyanın kalanına.
Ve yıldızlar ilk bana merhaba diyorlar, sonra mehtaba dalan aşıklara.
Akşam oluyor, gün batıyor, gölgeler üstüme üstüme çöküyor, beni bile korkutuyor.
Gidin, gidin artık.
Haydi; daha alçak yerlerime ininiz, beni mutlu edecek kadar, beş-on dakika zirvemi ziyaret ettiniz.
İnin. Bol bol oksijen alın, müziğin sesini açın. Biraz soluklanın.
Kuşları görünceye kadar inin. Ağaçları, yemyeşil çayırları, otları.
Çanaklarımdan doğan, kıvrıla kıvrıla akan, serin suları, tertemiz ırmakları görene kadar inin.
Ciğerlerinize bol bol oksijen dolana kadar inin..
Kuşları görünceye kadar, hayatı hissedinceye kadar.
Müziğin sesini açın,
Benim yanlızlığımdan taa uzaklara kaçın.