25 Mayıs 2014

CÜMLEMİZİN DUALARI KABUL OLSUN BU GECE... (Güncelleme)






Bugün, her şeyleri unutmak, avuçları semaya açmak, yürekleri Yaradan'a yönlendirmek zamanı..

Bugün dua etmek, bugün tüm güzel ve hayırlı şeyleri dilemek zamanı...

Tüm inananların, Mübarek Kandilini Kutlarım. Dualarımızın kabul edilmesi dileklerimle, sizleri ansiklopedik bilgi ile baş başa bırakıyor, hayırların ülkemiz ile şer'in ise ülkemden, insanımdan ırak olmasını temenni ediyorum.


Miraç
Vikipedi


Miraç: Burak'a binerek göğün yedi katmanını gezen Muhammed çeşitli melekler ile karşılaşmıştır. Diğer İslam sanat eserlerinde olduğu gibi Muhammed'in yüzü çizilmemektedir. (Safevi şahı I. Tahmasp döneminde 1539-43 yılları arasında Tebriz'de basılmış Nizami'nin Hemse eserinde yer alan minyatür, British Library)
Miraç (Arapça: معراج Mi'rāj), yükseğe çıkma anlamındaki söz. Arapça uruc sözcüğünden türetilmiş olup merdiven anlamına gelmektedir. İslam inancında, Muhammed'in göğe yükselişini ifade etmek üzere kullanılan bir terim hâline gelmiştir.

Miracın tanımı
"Yolculuk yapmak" anlamındaki fiilin türevi olan ve "gece yolculuğu" anlamında kullanılan İsra, dini terminolojide Muhammed’in geceleyin Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Burak adı verilen at üzerinde Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürülmesini, miraç ise göğe yükselmesini ifade eder.

Ayet ve hadisler
Kuran'da miracı anlattığına inanılan ayetler necm suresinde geçer; "Muhakkak ki o, O'nu bir başka inişte daha gördü. Sidretü’l Müntehâ’nın yanında. O'nun yanında da Me’va cenneti. O zaman Sidre’yi kaplayan kaplamıştı. Göz şaşmadı ve aşmadı. Andolsun, o, Rabbinin en büyük alametlerinden bir kısmını gördü.(Necm suresi: 13-18)
Bununla birlikte surenin baştan itibaren ele alınması ifadelerin Muhammed'in göğe yükselmesi ile bağlantılı anlatımlar olarak algılanmasını güçleştirmektedir.

İnanç ve yorumlar
Miracın hicret'ten bir yıl ya da 16 ay önce recep ayının 27. gecesinde gerçekleştiğine inanılır. Rivayete göre Muhammed gece vakti Kâbe’den alınıp Burak adı verilen katır üstünde Mescid-i Aksa'ya götürülmüş, Burak'ı Beytül Makdis'in (Süleyman Mabedi) kalıntılarının güneybatı duvarına bağlamıştır. Muhammed sırasıyla eski Aksa denen bugünkü el-Aksa Camiinin altındaki yerden Mescid-i Aksa alanına girmiş, oradan Kubbet-üs-sahra'nın bulunduğu alana geçmiş ve orada İsa, Musa, Zekeriya peygamberlerle buluşmuştur. Günümüzde Nebi Minberi'nin bulunduğu alanda bütün peygamberlere namaz kıldırmış, oradan da Miraç Minberi'nin bulunduğu alandan göğe yükselmiştir.
Hadislere göre Muhammed bu yükselmede gök katlarını Cebrail ile birlikte aşarken sırayla Âdem, Yusuf, Yahya ve İsa, İdris, Harun, Musa ve İbrahim peygamberleri görmüş, yedinci kat gökten sonra Sidret'ül Münteha’ya çıkmıştır. Cebrail’in Sidretü’l-Münteha’dan ileriye geçememesi üzerine yolculuğunu tek olarak sürdürmüş, zaman, mekân ve cihetin olmadığı ifade edilen katta Allah ile aracısız görüşmüştür.[3][4]
Kimilerine göre bu yükselme fiziksel, kimilerine göre manevi, kimilerine göre hem maddi hem manevi, kimilerine göre de ne tam anlamıyla maddi ne de tam anlamıyla manevidir. Muhammed’in eşi Ayşe, Miraç sırasında Muhammed’in vücudunun yerinden kaybolmadığını bildirmiştir. “Bedeninin yokluğu hissedilmemiş” olduğu ifadesine karşın, Schimmel gibi bazı yorumcular ve din bilginleri ayetteki "kuluyla birlikte" ifadesini ve Burak adlı bineğin kullanılmasını gerekçe göstererek söz konusu yolculuğun ruhsal bir deneyim olduğu tezine karşı çıkmıştır. [4]
Neşet Çağatay'a göre; miraçla ilgili olarak Ayşe’nin ifadesi şöyledir: Muhammed, doğrudan doğruya Rabb’ini değil, Cebrail’i temaşa etmiştir. Ayşe bunun için Kuran’da Allah’ı görmenin mümkün olmadığını ifade eden ayeti kanıt göstermiştir.
Anlatılana göre Muhammed Mekke'ye döndüğünde yaşadıklarının gerçek olup olmadığından kuşku duyanların soru yağmuruna tutulmuştur. Ama O tüm sorulara doğru cevap vermiştir.

Sidretül münteha
Sidretül münteha 7. kat gökte olduğuna inanılan, mitolojik anlatımlarla süslenmiş bir ağaçtır. "Sidretül münteha" Arapça bir izafet terkibi olup “son sedir” veya "tenhadaki sedir" anlamına gelir.
Miraçta Muhammed’in eriştiği son durak Sidretül Münteha (Necm Suresi:14-16) olarak geçer. İnanca göre bundan sonraki âleme geçebilmek yeryüzündeki varlıklar için mümkün değildir.[5] Arş, Kürsi, Levh-i mahfuz gibi Sidretül münteha da anlamları bilinmekle beraber islamda tanrının münezzeh (dinlerde sıklıkla rastlanan antropomorfizm gibi yaratılanlara benzememe, aşkınlık) sıfatıyla bağdaştırılmak amacıyla mahiyetinin bilinmediği ifade edilen nesnelerdir. Arapçada Arş koltuk, kürsi sandalye, levh-i mahfuz ise korunmuş levha anlamlarına gelir. Dini terminolojide Levhi-mahfuz üzerine kaza ve kaderin yazıldığı mahiyeti bilinmeyen korunmuş bir levhadır. Tanrının eşyaları olarak nitelendirilebilecek olan bu nesnelerin tasavvuf ehline göre bir vücudu, şekil ve renkleri yoktur.
Kur'anda birkaç yerde geçen Sedirin nasıl bir ağaç olduğu konusu, dini terimlere mistik-mitolojik zengin anlamlar yükleme eğilimindeki dini kesimlerce abartılı rivayetlerle de desteklenen anlatımlara konu olmuştur. Mütercim Âsım Kamus adlı eserinde sidreyi meyveli bir ağaç olarak "Sidre, Arabistan kirazı denilen bir ağaca verilen isimdir. Trabzon hurması bu ağacın cinsindendir, gölgesi gayet koyu ve latifdir" şeklinde tanımlar.
Bazı araştırmacılara göre Sidre'nin meyveli bir ağaç olarak tarif edilmesi kelimenin kullanım şekli ve Kur'ani kullanım ile uyumsuz bir yaklaşımdır. Bu sebeple Sidre en yaygın ve bilinen çamgillerden sedir ağacı olarak tercüme edilmelidir.[6]

Kültür
Miracın gerçekleştiğine inanılan gece "miraç kandili" olarak kutlanır. Bu gece ile ilgili dini konuşmalar ve kutlamalar yapılır, dua ve tesbihat yapılır ve Yasin okunur. İnanca göre Muhammed Miraç’ta kendisine sunulan şarap, bal ve süt dolu üç bardaktan süt bardağını tercih ederek sütü içmiştir. Bu sebeple Anadolu'da çoğu yerde bu gecede süt içme ve dağıtma geleneği olduğu ifade edilmektedir. Bazı yerlerde tatlı da yapılır ve dağıtırlır. Konya'da bu geceye “süt gecesi” de denilmektedir.[2]

Miracın dini Önemi
İslam’ın ilk zamanlarında dinin oruç, zekât, şehitlik ve hac gibi belli kuralları, prensipleri tam olarak belirlenmemişti. Gece namazları rağbet görmekle birlikte, ibadet kuralları da açık ve seçik olarak belirlenmemişti. Rivayete göre İsra ve Miraç bu konudaki belirlenmeleri sağlamış olaylardır. Buna göre miraçta;
Muhammed, Miraç sırasında namaz vakitlerinin beş vakit olarak düzenlenmesi gerektiğini öğrenmiş ve Miraçtan sonra bu buyruğu Müslümanlara bildirmiştir. Hadis kaynaklarına göre Miraç'ta önce 50 vakit olarak bildirilen namaz, Musa peygamberin bunun insanlara ağır geleceği şeklinde ikazları üzerine İslam peygamberinin birkaç kere geri dönüp Allah'tan namazı hafifletme dileği üzerine beş vakte indirilmiştir.[3]
iman esaslarını ve dua cümlelerini içeren Bakara suresinin son ayetleri ve,
Şirk koşmayan herkesin cennete gireceği müjdesi verilmiştir.[2]

Tartışmalar
Zerdüştlük inancında da Zerdüşt'ün göklere yükseldiği, cennet ve cehennemi gördüğü, meleklerle ve Tanrı ile görüşdüğüne inanılır.[7]
Göğe çıkarak Allah’a ulaşmanın Allah’a mekân ve yön izafe edilmesi anlamına geldiğini ifade eden İlahiyatçı yazar İhsan Eliaçık miracı anlatılan biçimiyle reddeder ve bunun bir vizyon olduğunu belirtir. [8]
Prof.Dr. Süleyman Ateş Buharide kaydedilen bir hadis'e göre miracın peygamberlikten önce Muhammed'in Kabe'nin yanında uyurken gördüğü bir rüyadan ibaret olduğu kaydıyla geleneksel anlamdaki miraç anlayışına karşı eleştirilerini sıralar.[9]
Alevi islam inancında Mescid-i Aksa'nın inşa tarihine ve gök katları bilgisinin mitolojik kökenlerine dikkat çekilirken, miracın sembolik bir yolculuktan ibaret olduğu vurgusu yapılır.[10]

İnternetten.
(Çok az bir zaman sonra daha sık sizlerle birlikte olabileceğim. O zamana kadar sevgilerimle..)

Çok büyük acılar yaşadı bu yıl ülkemiz insanları.. Dilerim bu gün Miraç Kandilimiz ve bundan sonraki günlerimiz huzur, güven, sağlık ve bereketin hanelerimizden, memleketimizden eksik olmadığı nefeslere geçer..

Tekrar kandilinizi kutlarım, sevgili dostlarım.. 


14 Mayıs 2014

BU ACI ÇOK BÜYÜK...





Bunu çizen bir madenci çocuğu..
Boynu bükük kalan birçok çocuğun, kalbini yansıtmış..

Acımız çok büyük.
Çok çok büyük!.
Yazacak, söyleyecek hiç bir şey bulamıyorum.
Allah rahmet eylesin, hepimize sabır versin.


http://yazyam.blogspot.com.tr/search?q=son+bak%C4%B1%C5%9F





10 Mayıs 2014

SEVGİYİ SEZMEYECEK VARLIK YOKTUR..



                                               Burcu'm.                                                                                                 Begüm'üm                                                                                               
                  
Bütün varlığın ile sevemeyeceksen,
Niye çabalarsın ki boşuna?, biraz daha fazla nefes almak için..
Anne gibi sevmekse tek hünerin, göster!.
Eğer o da seni sevecekse;
Senden Olan Her Şeyi Doğru Anlar..



  Bebek doğmadan önce yanı başına bir melek gelmiş. Bebek, meleğe bakmış ürkek bir şekilde;

*Ben şimdi dünyaya gideceğim, orada ne yapacağımı bilmiyorum?

Melek demiş ki;

-Orada seni gerçek bir melek bekliyor.

Bebek sevinmiş.

*Ama demiş, ben onların dilini bilmiyorum.

Melek demiş ki ona;

-O sana onların dilini öğretecek.

*Peki demiş bebek; ben çok zayıfım, çok küçüğüm. Dünya ile nasıl başa çıkarım?.

Melek demiş ki;

-O seni canı pahasına da olsa koruyacak..

Bebek heyecanlanmış.

*Peki, peki demiş; o meleğin adı ne. Ben onun adını bilmiyorum..

-Adının önemi yok demiş melek.

Ama sen ona ANNE diyeceksin..

(Alıntı)

    Burcu'm                                                                                           Begüm'üm
      Tam olarak gösterebiliyor muyum?, belki hayır. Ama ikinizi de hayatım pahasına seviyorum canlarım.


SEVGİLERİN EN GÜZELİ ANNE.. SEVGİLİLERİN EN GÜZELİ EVLAT..

Her yıl mayıs ayının 2. Pazarı kutladığımız Anneler Günü, sevgilerin en güzelidir. Bizleri karşılıksız seven, bizler için canını bile vermekten imtina etmeyen, her koşulda, her durumda, her şartta önce yavrusunu düşünen, evladına iyi bir gelecek sağlamaktan gayrı bir ideali olmayan yegâne insan annedir..

Annelik duyguların en kutsalı, hâk ve peygamber sevgisinden sonra en anlamlı, en yerinde, en süreli sevgidir..

İnsan nefes aldığı sürece annesini sever. Anne sevgisi, vazgeçilecek, unutulacak bir sevgi değildir.. Anneler için de en kutsal sevgi evlat sevgisidir..

İşte her yıl, aslında her gün çok sevdiğimiz, dilimizle, gönlümüzle andığımız, başımıza taç yaptığımız annelerimize daha sıkı sarıldığımız, sarmalandığımız gün olarak seçtiğimiz gündür ‘Anneler Günü’.

Hâk’kın rahmetine kavuşan tüm analarımızı kalplerimizde hiç dinmeyecek sevgimiz ve dilimizdeki dualar ile anarken, hayatta olan annelerimizi kokusuna, sıcak nefesine, tatlı gülüşüne, koruyan kollayan cismine sarılarak anmalıyız. Bizleri yoktan var eden analarımıza, cennettin ayakları altında olduğu bu fedakar insana bir gün değil bir ömür sevgi, saygı ve şükranlarımızı sunmalıyız. Ellerinden, yanaklarından, pamuk kalplerinden öpmeliyiz.

Savaşta ve barışta fedakarlıkları ile bizleri meydana getiren analarımızın ve geleceğin anaları kadınlarımızın ‘Anneler Günü’nü kutlu olsun..

Allah(cc); analarımızı başımızdan eksik etmesin, ölmüşlerimize de nur içinde yatmak nasip etsin..




Bütün arkadaşlarımın 'Anneler Günü'nü can-ı gönülden kutlarım..

Allah bizi de evlatlarımızdan vakitsiz ayırmasın.. İstikbale yetiştireceğimiz evlatlarımız için, güçlü olabilmeyi nasip etsin..



Anam fasulye toplarken söylerdi, az önce duydum bir dizide..Hatırlayıverdim birden. Ne yanık söylerdi.. Ama o Aşk denen kısmını 'anam' diyerek değiştirirdi.. Yani her anada başka bir ananın hasreti, kokusu var. Özlemi var...
                     


02 Mayıs 2014

BAHAR KLASİĞİ.. FAVA'LI ENGİNAR..İÇİNDE BOL VİTAMİN VAR..




Bir bahar pazar alışveriş sonrası, buluşuruz mutfaklarımızda onunla..

Birçok insan ya hiç pişirmez, ya hiç sevmez. Birçok insan da (özellikle Ege'li ve Güney Marmara'lılar hariç) onsuz bir bahar sofrası düşünemez..

Ben de Ege'de yetişmiş biri olarak, aklımda kalan, bulabildiğim her Ege bölgesi yemeğini yapmaya ve yemeye çalışırım.. Yılar geçti canım İzmir'den ayrılalı. Sadece yıllar değil, koca bir ömür geçti.. Birçok Ege yemeğinin tadını unuttum bile. Seviyor muydum o çocuk yıllarımda, çocukluk zamanlarımda bilmem, hatırlayamadım.. Ancak hatırladıklarımın arasında Fava, İç bakla yemeği, Enginar vs. gibi bahar sebzeleri mutlaka var. Hele taze bakla yaprağı salatası. Ahh! ah, bulsam da yapsam yesem:(

Lafı daha fazla lastiklemeden, karaciğer dostu 'Enginar' ve Fava'nın muhteşem valsini yazmak isterim sizlere. Lezzet uyumu, nefaset, görsel şölen her bir şey var bu ikilide.

MALZEMELER:

6 enginar, 1 tahta kaşık zeytin yağı, tuz, karabiber, bir dilim limon, 2 bardak su.

Fava için: 2 bardak kuru bakla (kabuksuz), 1 orta boy kuru soğan, 1 küçük havuç, 2 tatlı kaşığı toz şeker, yarım su bardağı zeytinyağı, bir tutam dereotu, tuz, yarım limonun suyu. 

YAPILIŞI:

-Enginarları limonlu suda yıkayıp tenceremize alalım.
-1 tahta kaşık zeytin yağı, tuz, karabiber, bir dilim limon, 2 bardak su ile yumuşayıncaya kadar pişirelim.
-Suyunu döküp, soğumaya bırakalım.


-2 bardak kuru baklayı yıkayıp akşamdan ıslatalım.
-Sabah ıslattığımız suyu döküp soğan, havuç, toz şeker, zeytinyağı ve tuzunu atalım ve baklaların üstünü 1 parmak geçecek su ekleyip pişirelim.
-İyice pişmiş bakla, suyunu da çekince el mikseri ile pütürsüz püre kıvamı alana kadar ezelim.
-Bir tutam dereotunu çok ince kıyıp, mikser ile çırpmanın ardından ilk sıcaklığı gitmiş favanın içine atalım (Bu aşamada tahin, öncesinde baklayı haşlama esnasında ise 2 diş sarımsak koyan arkadaşımın tarifini de en kısa zamanda deneyeceğim).
-Birkaç damla içine limon suyu sıkıp, karıştıra karıştıra soğutalım ki üstü kaymak tutmasın (ıslatılmış cam tepsiye de dökebiliriz. Enginarsız yiyecek isek).

-Enginarları servis tabağına dizelim. Dondurma kaşığı veya istediğimiz herhangi bir kaşık ile enginarların üzerine favayı pay edelim. Yarım limondan kalan limon suyu ve birkaç damla zeytinyağını parlaması için üzerine gezdirelim.

Buzdolabında yeteri kadar soğuyunca servis yapalım.

Afiyet olsun..
Şifa olsun.  



Yeteri kadar tembellik yaptım. 
Ara sıra bazı bazı gelsem bile gönlünüz razı değil mi?.
Ders çalışmam lazım..:(
Bu yaştan sonra benim neyime demeden, çalışmam, çalışmam, ömür boyu çalışmam lazım demek (Sakıp Ağa gibi konuştum demi. İlahi Rahmetli ne hoş söylerdi bu cümleyi :)) gerek.

Mutlu, mesut, sağlıklı günler dileği ile..
Ben sizi, siz beni özleyin emi :)