Benim kokumla ana ol.. -14
Karşıyaka'da akşam olmuş. |
Akşam oldu Karşıyaka'da. Babam geldi. Yemekler yendi bitti. Hanımlar bulaşık yıkamakla meşgul, beyler radyo başında akşam ajansını (akşam haberleri) dinliyor. Nermin ve Nesrin apartmanın önüne indiler. Sokaklarındaki çocuklar hep dışarda. Ben balkondan seyrediyorum çocukları, Karşıyaka'daki o sokağı.
Dedim ya bu gün güzel geçecek diye. Gün güzel geçti. Annem benimle hiç ilgilenmedi, buda benim işime geldi. Peynir hiç kokmuyordu. Demek ki neymiş?: peynir pişince kompartıman gibi kokmazmış. Artık peyniri hep pişirip yiyeceğim. Kek çok tatlı ve güzeldi. İçinde üzümler vardı. Hele ki; Gülseren abla, kayınvalidesinin ev hediyesi 'kek tenceresinde' pişirirse keki, kabarırda kabarırmış. Tadına da böyle doyulmazmış.
pencereli tencere:) |
Aaa tencerede pencere var. Pencereli tencere:))
Komşular ne zaman gitti, babamlar ne zaman geldi, akşam yemeğinde neler yendi hatırlamıyorum.
Gülseren abla anneme anlatıyordu:
-Ah ciciannem ne zor oldu taşınma yerleşme. Birde arka odayı ikiye böldük, bir parçasına oğlanlardan biri için yatak ve küçük bir şifonyer koyduk. Odanın diğer yarısında ise dayı bey kalacakmış. Ah cicianne ah, bir Tuna'nın evine bak birde benimkine. Dayı bey de bizde. Her akşam elinde bir yığın kutu ile geliyor. Çöp mü getiriyor, meymi (içki) bilmiyorum. Herkes bana yükleniyor. Benim adam ne hanımanneme(kayınvalidesi Şadiye hanım) nede diğerlerine karşı beni koruyor. Olsun, şükür hiç olmazsa kızlar daha iyi okulda okuyacaklar....
Bıdır bıdır habire konuşuyorlar, dertleşiyorlar.
Eee cicianne gündüz konuşamadık sen naptın, alıştın mı Behire'nin yokluğuna. Çitlenbik üzüyor mu seni.....
Benden konuşuyorlar. Gözüm sokakta oynayan çocuklarda, ben mutfak balkonunda, kulağım ise mutfaktaki dedikodularda. Anlayabildiğim kadarıyla tabii.
Annem ve ben. |
Aman Gülseren'ciğim sorma. Alışamadım Behire'nin yokluğuna. Gözlerim arıyor onu. Sesini, nefesini, kokusunu özledim. Yaşına basmamıştı süt anasından geldiğinde. Onu sanki ben doğurmuştum. Benim kokumla büyüdü o, onun kokusuyla da anne oldum ben.
Nasıl alışırım yokluğuna, çok zormuş kız evlendirmek, çok zoor. Geçen gün evi temizlerken bir fanilası kalmış, buldum. Kokusu vardı daha üstünde kızımın. Kokladım, ağladım. Kokladım, ağladım.
Buna mı, ne bileyim pek alışamadım. Sidikli, inat, çirkin bişey. Ama çok akıllı, cin gibi, dikkatli, kim ne söylüyor diye kulağı açık. Cicibaban pek seviyor. Benim kanımdan, benim canımdan bu diyor. Yeğenimin kuzusu diye seviyor, kucağından indirmiyor.
Buna mı- diye isim mi olur. O kim ki?.
Bak oda sidikli, inat ve çirkinmiş. Annem; çok tuvalete girmiyorum, bazen de geceleri altımı ıslatıyorum diye çok kızıyor, çok dövüyor ama napayım çok korkuyorum. Kocaman fareler var. Tuvalette yürüyorlar. Sıçan ısıracağına altımı, annem vursun, dövsün daha iyi.
Buna mı- kim ki?. Ben değilim herhalde. Benim ismim var.
Artık çocuklar içeri giriyor. Nermin'le Nesrin'de girdi içeri. Biz de birazdan kalkacakmışız. Son vapura kalıp da telaşlanmayalım diyor babam. Azıcık uykum geldi. Ama bu gün güzel geçti. Yine vapura bineceğim. Canım babam beni cam kenarına oturtur. Yine denizi seyredeceğim. Martıları göreceğim.
Herkesle vedalaştık, babam elimi tuttu, annemde babamın diğer yanında, yola koyulduk. Daha sokağı kıvrılır kıvrılmaz gördüm kapkara denizi. Deniz kapkara,üstünde kımıldayan ışıklar ise parlak..
Gökyüzü siyah ama ay parlak, yıldızlar parlak, deniz siyah ama üstündeki ışıklar parlak mı parlak.
İskeleye vardık. Çok uykum geldi, uyumayacağım ama denizi seyredeceğim. Babam biletleri aldı. Vapur yanaştı. Çok kalabalık değil. Bindik hemen lakin bekleyeceğiz vapurun kalkma saatini.
Cam kenarı benim, cam kenarı benim. Cam kenarına beni oturttu babam. Dışarıyı seyret, bak şu binanın üstüne ne var dedi.. Baktım, iskelenin karşısındaki sokağa, sabah çok kalabalıktı Karşıyaka Çarşı Caddesi, şimdi çok tenha. İki yanında kocaman binalar var. Bir binanın tepesinde ise ışıkları yanıp sönen bir tabela;
Soldaki binanın tepesindeki tabelayı gösterdi babam. Akşam ışıklanan tabelayı. Leyleğin yuvası.. |
önce kırmızı ışıklardan halkalar, halkalardan da bir gül oluşuyor. Sonra birden bire gül sizin üstünüze fırlatılıyormuş gibi, paramparça oluyor,
bana bir gül fırlat, sevginden, hasretinden, binaların tepesindeki leyleklerden... |
sonra yeşil ışıklar yanıyor, bir ev paketi, bir de leylek oluşuyor. Leyleğin kanatları yanıp yanıp sönüyor. Ağzındaki paketi koyuyor sonra kayboluyor. Yazılar yazılıyor, siliniyor. Tekrar gül fırlıyor, tekrar leylek kanat çırpıyor, yazılar yazılıyor, yazgılar çiziliyor..
-leylek ne yapıyor, dedim babama,
-evlerin bacasına senin gibi tatlı kızları bırakıyor..dedi.
Hııı.
Vapurun adı can simitlerinde yazıyordu,
-vapurun adı ne dedim.
-Dokuz Eylül.. dedi babam.
Dokuz Eylül, nasıl yazılır öğrendim. Şimdi üç vapur adı biliyorum: Alaybey, Bergama, Dokuz Eylül.
Vapur kalktı sakince. Denizde dalga yok. Ay parlak, yıldızlar parlak, yakamozlar parlak. Işıkların adı yakamozmuş, yakamozlar parlak ve oynak.
Parlak ve oynak yakamozlar. |
Ay ışığında deniz siyah, köpükler ışıklı beyaz. Ay mı güzel, gecemi bilemedim. Ay ışığındaki geceyi pek sevdim..Gecenin yakışanı ay, denizin yakışanı beyaz köpükler..
Gündüz köpükten dilek tutmaca oynayamadım. Şimdi oynayacağım kendi kendime. Nasıl oynandığını sonra anlatırım, şimdi uykum geldi.
İşte ilk dileğim:
Leylek, yeşil ışıklı leylek, ya benimle babamı başka evin bacasına bırak,
ya da süt anneden önce ben geleyim, annem benim kokumla anne olsun...
Gündüz köpükten dilek tutmaca oynayamadım. Şimdi oynayacağım kendi kendime. Nasıl oynandığını sonra anlatırım, şimdi uykum geldi.
Köpük dileğimi duydun mu?, Sadece sen duy. İşte ilk dileğim birde çok uykum geldi benim.. |
İşte ilk dileğim:
Leylek, yeşil ışıklı leylek, ya benimle babamı başka evin bacasına bırak,
ya da süt anneden önce ben geleyim, annem benim kokumla anne olsun...
:(
YanıtlaSilTuvalet hikayesinde çok kötü oldum, çocukken benimde ona benzer korkularım vardı, çok ağladığımı korktuğumu bilirim.
YanıtlaSilHer okuyuşumda bir kez daha diyorumki, keşke kitap olsa bu anılarınız ve alıp okusak. Çünkü bir kitap okur gibi okuyorum. Her şey gözlerimin önünde ve ben bu hayatın içindeyim..
Ayy kafam karıştı ben babanın öz baban olduğunu düşnmüştüm.Bide ablanda öz değilmiş o zaman süt anneden geldiğinde yazmışsın ... Bir sonraki bölümü merakla bekliyorum...
YanıtlaSilMerhaba,
YanıtlaSilBlogların geliştirilmesiyle ilgili olarak yapılan Gencal araştırmasına katkı sağlarsanız memnun olurum.
Saygı ve sevgilerimle.
Büyük bir beğeniyle okuyorum çok güzel anlatım devamını bekliyorum sevgiler
YanıtlaSilSevgili adsız bencede:(
YanıtlaSilAslıcım belki tamamlanınca kitap yapmayı düşünüyorum.İnşallah bakalım.Sevgilerimle..
YanıtlaSilSalişcim süt anneden gelen ben değil ablam. Yani kardeş olmuyorlar. Oda evlatlık. Ama kıymetli olan. baba öz değil, öz gibi. Senin anlayacağın baba bana anne ablaya öz gibi.Devam edeceğim. Sevgiler.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBugün uğrar bakarım sabahattin bey. Teşekkürler.
YanıtlaSilDevam edeceğim sayanlaruya. Sevgilerimle.
YanıtlaSilsevgili vuslat,
YanıtlaSilokudukça...
bu kadar ayrıntıyı hatırlıyor olmana ve özellikle de bu anıları anlatış tarzına hayran oluyorum...
kitap...olmalı....
ve hatta...
film olmalı!
sevgiler en kocamanından:)
O kadar akıcı , samimi ve gerçek anlatıyorsun ki ; resimlerin de etkisiyle , kendimi okuyor değil de sizi izliyor gibi buluyorum , hikayenin içine giriyorum , yanınıza sokuluyorum .
YanıtlaSilBugün sorunsuz geçti diye sevindim , küçük kızın saçlarını okşadım : " Sen çok güzelsin , çirkin değilsin " diye.
Yüreğine , kalemine sağlık canım , sevgilerimi yolluyorum .
canım benim sağol dediğim gibi insan etkilenince hatırlıyor.sevgilerimle...
YanıtlaSilSevgiler cep aynam.
YanıtlaSilSevgili zeynebim kocaman kocaman teşekkür ederim.Sevgilerimle.
YanıtlaSilokuyorum...ama yanındaymışım gibi, yaşamışım gibi hissediyorum
YanıtlaSilsöyleyecek sözüm yok...zira ne düşündüğümü sen biliyorsun
Hikaye tarzı anı anlatımını severim. anılarınızı resimlerle renklendirmeniz de çok hoş olmuş.
YanıtlaSilTeşekkür ederim aynurcum biliyorum. Sevgiler...
YanıtlaSilHoşgeldin ve teşekkürler nursalkımı..
YanıtlaSilokurken yazının içindeyim sanki nasıl güzel anlatıyorsun öyle
YanıtlaSilbalkondaki küçük oldum bi an :(
yazılarınıhep okuyorum ama sil baştan başlayıp yeniden tekrar yapacağım
iyiki varsın devamını nasıl merakla bekliyorum ve sayende bir çok blogcu benim gibi bayılarak okuyor
Teşekkür ederim binlerce kez güzel yorumuna melisacığım. Sevgiler..Böyle güzel yorumlarla yazdıkça yazasım geliyor..
YanıtlaSilCan dostum....
YanıtlaSilŞimdi evimdeyim içten sıcak ve samimi...Güzel dilimizi o kadar yalın ve naif kullanıyorsun ki...Bir zamanlar eski İstanbullu gayri müslim bir hanım teyzem vardı..Dolapdere de bir Türkçesi vardı dinlemeye doyamazdım...fırsat buldukça kaçardım oraya bana eski İstanbulu İstanbulluyu anlatırdı..Çocukluğunda oruç tuttuğunu bayramları nasıl iple çektiğini anlatırdı..Ben derdim böyle insanlar varmıymış...Senin kalemin o kadar güçlü ve yalınki bana Ömer Seyfettin in yalın ama etkili anlatımını anımsatıyor...Kelimelerin derinliği yalın ve sade anlatımından geçiyor...Evimdeyim dedim yazımın başında burda kendi evimde gibi rahat ve huzurluyum bir yuvanın içtenliği ve sıcaklığı var her zaman burada...Bu bağlamda ben çok şanslıyım Rabbim sizler gibi naif ve zarif insanları çıkardı karşıma...Hatıraların ayak izleri bir çınarın gövdesinden filizlenen dallar gibi büyüyor gün ve gün...Ve ben gibiler o çınarın altında gölgeleniyor uzaklara gidiyoruz...Kalemin hep daim olsun can dostum çınar olmak iz bırakmaktır işte böyle...
Sevgilerimle Muammer
ÇOK GÜZEL ANLATIM HARİKA O TENCEREYİ BENDE BİLİYORUM HARİKA OLUR KEKİ:)))
YanıtlaSilSizi tanımış olmaktan ve övgünüze mazhar olmaktan şiirlerinize dize olmakdan benzetmelerinizle coşmaktan çok gururluyum. çok onore oldum. Sağ olun var olun. Sevgiler. Gönlü güzel Muammer bey. Dostluğun uzayan kollarına..
YanıtlaSilCanım o tencerede helede sen yaptıysan dahada güzel olur sevgili ayşem.Sevgiler.
YanıtlaSilMerhabalar,
YanıtlaSilHatıralarınızı kaleme alarak bunu blog sayfanızda blogger arkadaşlarınızla paylaştığınız için çok mutlu olmalısınız. Zaten herşey paylaşıldığı ölçüde değerlidir. Dolayısıyla anılarınız da paylaşıldıkça değerlenmektedir.
Su gibi akıp giden zamanın arkasından bakarak çocukluk döneminize ait yaşantılarınız nasıl bugünün hatıratları oluyorsa, bugününüz de yarının anıları olacaktır.
Kaleminiz ve yüreğiniz güçlü ve daim olsun. Selam ve dualarımla.
Bloguma bıraktığınız yorumlar için teşekkür ederim.Bende sizin yazılarınızı,paylaşımlarınızı çok beğendim.Yüreğinize,kaleminize sağlık..Diğer arkadaşlara katılıyorum,bence de bir kitapta toplamalısınız yazdıklarınızı..Sevgilerimle:)
YanıtlaSilSevgili recep bey çok teşekkür ederim değerli yorumlarınız için. Sağlık ve mutluluk dileklerimle.
YanıtlaSilZiyaretine sevindim. Birincisin .Sevgilerimle. İnşallah kitepta yoplamaya yetecek kadar hatırlar ve yazabilirsem ne mutlu sizin değerli önerilerinize..tekrar sevgilerimle.
YanıtlaSilneden okurken bir yumru oturuyor bogazıma:(
YanıtlaSilBenim doğduğum yer karşıyaka büyüdüğüm çocuklarımı doğurduğum büyüttüğüm hayatım anılarım...
bu aralar giremiyorum nete bugün merak ettim acaba yazdımı arkadaşım diye, yazmışsın ablanda evlatlık mış,ama annen onu çok seviyor sana ayrım yapıyor, benim canım arkadaşım ben seni çok seviyorum RABBIM dahada sana sıkıntı dert vermesin İNŞAALLAH.
YanıtlaSilO tencere beni de eskilere götürdü.Kek içinde nasılda kabarırdı?
YanıtlaSil