İNCİRALTI.. -41
Foto: netten.. |
İşte böyle, hatıralar böyle böyle başladı. Benim İzmir'e Mukaddes ablaların refakatinde gönderilmem ile.. Günler günleri, aylar ayları, yıllar yılları kovaladı durdu..
Bazen sıralı, bazen bölük pörçük hatırladığım anıların izlerini takip ettim durdum yıllar yılı. Kendimce, sessizce..
Birçok komşuyu, eşi dostu, akrabayı öğrendim, arkadaşlar edindim.
Tüylü meşeyi de unuttum, örtülü teyzeyi de. Unuttuklarımla tekrar karşılaştım. Karşılaştıklarımı yeniden tanıdım. Amca gibi, teyze gibi, her hangi biri gibi..
Hayalimde hep güzel şeyler canlandırdım, gerçek de ise çoğunlukla ağladım. İçimdeki sazlar başka tınıda çaldı, dışımdaki olayların sesi, sazı başka notadan..
Konuya, komşuya, eşe, dosta, akrabayı talukata gösterilen resim başkaydı evde yaşananlar bambaşka..
Bazen yaz yağmuru gibiydi hayat ılımanca, bazen de kış yağmurları gibiydi; soğuk damlalardan kaçacak delik ararcasına..
***
Çoğunlukla Faylat ile oynar oldum sokakta. Nermin, akşamları oynadığımız kartpostallardan kule yapmak dışında, pek oynamıyor artık benimle. Ya dersi oluyor, yada ben onun için küçük kalıyorum daha önce söylediğim gibi.
Ayla'da benden büyük. Hatta Sema bile 1 yaş büyük ve bizim mahalleye sadece hafta sonları geliyorlar..
Anlatmışımdır buraya kadar yaşadıklarımı, tanıdıklarımı. Şimdi yeni birilerini, yeni yerleri, yeni olayları anma zamanı...
***
Üst mahallede Filiz'ler oturuyor. Onların mahallelerini, sokaklarını, aile içi birbirlerine davranışlarını, misafir ağırlamalarını vs. çok seviyorum. Filiz'lerin evlerinin iki girişi var. Büyük giriş; İkiçeşmelik Caddesi üzerinden girilen kapı. Geniş bir avludan sonra, binaya ulaştığında önüne çıkan karanlık bir koridor, arka sokaktaki ikinci giriş kapısı olan kömürlük kapısı ile birleşiyor. Hane halkı çoğunlukla bu cadde üzerindeki büyük kapıyı kullanıyorlar.. Kömürlük kapısı ise bir uçtan arka mahalleye açılırken diğer ucu merdivenlerle yukarı bağlantı sağlayan ürkütücü bir yer.
Orta katta Filiz'in amcası, yengesi, çocukları oturuyor diye hatırlıyorum. Yanlış hatırlamış da olabilirim çok emin değilim bundan. En üst kat Filiz'lerin evi. Filiz'in babaannesi de onlarla kalıyor. Gitmekten keyif aldığım bir ev. Annesi çok iyi bir kadın. Adını hatırlamıyorum İkbal miydi ki?. Filiz çok güzel bir kız. Upuzun, dümdüz, sapsarı saçları var. Taş bebek gibi..
Filiz'lerin bir de İnciraltı'nda bahçeleri var. Bahçe mi desem, çiftlik mi? şahane bir yer. İzmir'in boğucu sıcağından, Ege'nin serin sularına en çabuk ulaşılan sahil bölgesidir İnciraltı.. Halk plajı var burada. Yazın iğne atsan yere düşmez dedikleri plajlar vardır ya, işte öyle bir yer. Bir de yakın çiftlik veya bahçe sakinlerinin, çitlerini geçince denize ulaşabildikleri daha sakin bölgeler de var. Tabi şanslı olan bizler, bahçe sahibi tanıdıklarımıza yaptığımız yatılı hafta sonu ziyaretlerinde; hem yeşil doğanın keyfini, hem de deniz keyfini bir arada yapabiliyoruz.
Filiz'lerin çiftlik evine ilk gittiğimiz günü hatırladım. Konak'tan İnciraltı dolmuşlarına biniyorduk..Ama ne kadar gittiğimizi hatırlamıyorum şimdilerde..
*Yol ağzında inecek var dedi annem. Demek ki daha önceleri de geldik, nerede ineceğimizi hemen kestirdi.. Ben bu günden önceyi hatırlamıyorum..
Her iki tarafı ağaçlarla, otlarla kaplı toprak bir yoldan uzun süre yürüdüğümüzü net hatırlıyorum ama. İki katlı çiftlik evine vardığımızda sanki saatlerce yürümüş gibi yorulmuş, terlemiş, acıkmış ve susamıştım..
O eve çok benzer bir ev.. |
Mutfak kısmı buna benziyordu. |
Tulumbada elimizi yüzümüzü yıkadık. Cevizin altında tahta bir masa vardı. Zannedersem 20'i 25 kişilik büyük bir masa.
Evden çıkıyorum. Gözlerimi ovuşturarak. Ne zaman eve girdim, ne zaman yattım uyudum. Kaç gündür buradayız, yoksa bu sabah mı geldik. Babam nerede?. Ya hanemizin diğer üyeleri. Bu anı ablam boşanmadan öncesine mi ait?. Bilmiyorum.
Bildiğim muhteşem bir ortam. Hava mis gibi. Ilık. Ne sıcak ne soğuk. Tatlı bir esinti var ağaçların yaprakları arasında. Annem evin duvarına dayanmış sedirde oturuyor. Her zaman ki gibi örgüsü elinde. Ev dışında örgü örer. Evde nakış işler. Filizin annesi tulumbanın başında domates, salatalık yıkıyor. Cevizin ilerisinde ki sebze bahçesinin kokusu, yıkanan sebzelerin kokusu ile birleşince iştahım eni konu kamçılandı..Ne yedik ne içtik başkaca hatırlamıyorum. Babam ve evin beyleri ne zaman geldi, bak bunları da hatırlamıyorum..
Ceviz ağacının dalındaki salıncağı hatırlıyorum ama. İlk kez ipin üstüne değilde, tahta oturmalığı olan bir salıncağa bindiğim dün gibi aklımda. Ve inn! hadi in, sıra bende diyen çocukların olmadığı, ev sahibinin kızının veya diğer çocuklarının kıskançlıktan dirlik vermediği bir ortama alışkın ben, bu sakinlikten, bu anlayış ve nezaketten şakın vaziyette doyana, bıkana kadar sallandım o salıncakta..
İnciraltı'na ait iki farklı zamandaki iki önemli hatıranın dışında başkaca bir şey yok anılarımın arasında..
On beş-yirmi dönümlük büyük bahçenin arka çitinde fazla yüksek olmayan bir yerden arkadaki mısır tarlasına çıktık. Mısır tarlasının sahibi mısırlara zarar verilirse çok kızarmış. Ama halk plajına gidebilmek için o tarladan geçmek zorundayız. Çok kısa bir mesafeden sonra plaj. Denizin sesini, kokusunu duyabiliyorum. İlk kez yüzmek için denize girildiğini göreceğim galiba..
Burası İnciraltı mı ki?.. |
Çok kalabalık. Taaa ilerilerde soyunma kabinleri (o ne demek ki) varmış, lakin biz havlu tutan kadınların arasında soyunduk. Amanın o da ne, koca koca adamlar don gibi bir şeyle (mayo deniyormuş) üstleri çıplak koştular denize. Adamlar çıplak, biz çocuklar çıplak, kadınları hatırlamıyorum..
Denizin kenarında oynuyoruz. Diz kapağıma kadar gidip oturdum suyun içine. Dalgalar değdikçe vücuduma çok mutlu oldum. Ellerimle köpükleri tutmaya çalıştım. Denizin içindeki kumları avuçladım. Sonra sert bir dalga çarptı küçücük bedenime. Oturuyor olmamdan dolayı başımın üzerinden geçen tuzlu deniz suyu ağzımdan, burun deliklerimden içime aktı. Birden dengemi kaybettim. Oturdum yerde devrildim. Bir türlü toparlayamıyorum kendimi. Konuşamıyorum, bağıramıyorum. İnsanlar yanımdan gelip geçiyor, ben suyun içinde çırpınıyorum. Hatta annem ve bir iki kadın çocuk yüzmeye çalışıyor diyerek benden bahsediyorlar zannedersem. Ama kurtulamıyorum bu dengesizlikten. Bir türlü ayağa kalkamıyorum, oturamıyorum, sadece çırpınıyorum..Gülüşmeler, sesler, sözcükler uzaklaşıyor benden. Çırpınıyorum..
Aaa!! çocuk boğuluyor dedi biri. Duydum!. Bir iki el suyun üstüne çıkardı kafamı. Gözümü açamıyorum. Nefes alamıyorum. Bir kaşık suda boğuldu demek, böyle bir şer olsa gerek. Kıyıcık da, insanların ayaklarının altında az kalsın boğuluyordum..
Çok korktum..
***
İnciraltı'na ait ikinci vukuatlı olayımız ise babamın boğulması..
Yine Filiz'lerin bahçesindeyiz..Bu kez kalabalık. Komşular falanda var zannedersem. Sabah, ceviz ağacının altına kurulan büyük kahvaltı sofrası çok şahane. Tıpkı muhteşem ceviz ağacı gibi..
Neler yok ki kahvaltı soframızda. Puf börekleri (ah puf böreği anım tam bu arada yazılmalıydı ama daha sonra anlatırım), çörekler, zeytinler, peynirler, yeşillikler, vs..
Sıkı bir kahvaltı sonrası İnciraltı plajındayız. Ben hangi yaş dilimindeyim hatırlamıyorum. Hatırladığım birçok adamın babamı karga tulumba denziden çıkardıkları..Yüzü koyun yatırdıkları ve bağırış, çığırış, çekilin çekilin doktor geldi sesleri..
Babam boğulmuş. Çok iyi bir yüzücü olduğu halde denizde çırpınmaları, bir delikanlının fark etmesi ve birçok insanın babama doğru yüzmesi. Onu tam zamanında kıyıya taşımaları..
Demek ki ne yapacakmışız?. Tok karına denize girmeyecek...
Devamını heyecanla bekliyorum...:)
YanıtlaSilSık sık yazmaya çalışacağım Nilgüncüm..Teşekkürler, sevgiler.
Silama sen blogunun yorumlarını gmailden izlemiyor musuun.
YanıtlaSilatlıyorsun yorumlarııııı ammmmaaaa.
:)
yetişemiyorum yazısında yanıtlamadın ki ama halaaaa yorumumuuuu.
:)
Anaaa nasıl atlamışımmm tu bana. Evet gmailden izleyemiyom..Çünküm iş yeri odam çok kalabalık ev kalabalık bir yeri açarsam bir yer kalıyor..:( akşam bakar yanıtlarım..
YanıtlaSilEvet. Tok karnina denize girilmel hakikaten cok tehlikeli.
YanıtlaSilBidaha yapmadılar bu onlara ders oldu.. Sevgilerimle..
Silo plaj fotoğrafı,
YanıtlaSileski türk filmlerini hatırlattı bana...
baba kurtulacak umarım!
Kurtuldu cep aynam..Evet aynı eski filmlerdeki gibi..
SilNede güzel anlatmışsın :)
YanıtlaSilTulumba dedinde ben çok severdim tulumbadan elimi yüzümü yıkamayı,oyun arasında gelip bir koşu su içip gitmeyi :))
Geçmişte yaşanılanların tadını hiçbirşey tutmuyor...
Artık tulumbalı yerler görmez olduk..Ve öyle güzel bahçeleri..Teşekkürler uğur böceğim..
SilMerhabalar,
YanıtlaSilAnılarınızdan güzel ve keyifli bir bölümdü. Hava sıcak, güneş, deniz ve kum... Yüzme bildiği halde babanızın boğulma tehlikesi geçirmesinin nedenini merak etmiyor değilim.
Harika fotoğraf kareleriyle desteklediğiniz bu güzel paylaşımınız için teşekkür ederim. Kaleminize, emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim.
Selam ve dualarımla.
Babm tok karna denize girdiği için boğulmu. Neyseki kurtuldu Recep Bey. Beğenmenize sevindim..
Silhay allah babaniz kurtuldu demi vuslat abla? yani kurtarildi?çok geçmis olsun:( hay allah, ne ilginctirki hem çok guzel anilar hem kotu hatiralar bir anda yasanmis ...devaminin sabirsizlikla bekliyoruz ablacim.
YanıtlaSilyazacağım inşallah tatlım benim...Çok öptüm.
SilHihi :)) seviyorum yazılarını, devamını bekliyorum
YanıtlaSilbende seni kuzu:))
SilBize tam bir nostalji yaşattınız sevgili Vuslat, kaleminize,yüreğinize sağlık.Aah nerde o eski günler,dostluklar ben çok özlüyorum çocukluğumun geçtiği yılları,o sokakları... Sevgilerimle.
YanıtlaSilBende özlüyorum ama çook geçmişte kaldı...
SilAhhh senin şu yazıların yok ya rüya gibi masal gibi anlatışların beni zamanın koridorlarından yavaş yavaş geri götürüp orada bırakıyor gün boyu aklımdan çıkmıyor
YanıtlaSilİnciraltı mı şu sıralar eskisinden eser kalmadı farklı bir boyutta bir ara ben de resmini çekerim belki yayınlarım ama önce sen şu puf böreği hikayeni yaz bakalım :)
Ellerine yüreğine sağlık İzmir'den kocaman sevgiler..........
Bu anı ile şimdi arasında kırk yıldan fazla var Yıldızcım..İnciraltının şimdiki zamanını merak ediyorum. Çok öptüm..
SilCanım ablam hayırlı günler.
YanıtlaSilEskileri bende özlüyorum.
Antalya kalabalıklaştıkça hem güzel
hemde herkez birbirini tanımaz oldu ablam dostluklarda değişti.
Öptü kuzun:)))
Ayşemmmmmm canım benimmm herşey değişti..Malesef.. Çok öptüm kuzum seni..
SilAnılarının her kelimesi her anlatışın orada yaşayan her karakter sanki gözlerimin önünde canlanıyor. Çok seviyorum anılarını okumayı Vuslatım bazen gülüyorum çokça duygulanıyorum.
YanıtlaSilBir an gerçekten boğuldu kurtulamadı sandım baban :( Allaha şükür.
Bende seni seviyorum Aslımmm gözlerim arıyor hep seni..Çok öptüm..
Silsürükleyici bir anlatım biiçimin var ablam...
YanıtlaSilyüreğine sağlık...
Canımm beğenmene çok sevindim. Çok öptüm..
SilÖyle akıcı ve güzel bir ifadeyle anlatmışsın ki yüreğine sağlık canım.
YanıtlaSilÇocukluk günlerine ait anılar unutulmuyor.Bir dönem benim de çocukluğum İzmir de geçmişti.Yazını okurken adeta o günlere gittim.
Sevgiler...
Kimbilir belki aynı sokaklardan geçmişizdir.. Çok öptüm seni..
Silah ahh çocukluğuma döndüm bende kıyı kasabasında doğmuş hemen deniz kenarında oturan çıplak ayaklarla denize gidip ıslak kıyafetlerle eve gelen cesur, sıska, sevimli bir kızdım. Çok güzel anlatmışsın devamını bekliyorum sevgiler
YanıtlaSilSevgil Meri beğenmene çok sevindim. En kısa zamanda yazacağım. Sevgilerimle..
SilVuslatımmm nasılsın ?? Nasıl özlemişim hatıraların ayak izini anlatamam. Hem çok iyi bildiğim hem de merak ettiğim bir roman bu. İnciraltı çok değişti :) Bu arada puf böreğinin hikayesini çok merak ettim :) Sen anlatınca sanki daha bir özel oluyor herşey. Canım benim :)
YanıtlaSilcanımmmmm Ahummmm tatlım. puf böreği ah o puf böreği..:) Çok öptüm seni..
SilBugün İnciraltı'ndaydım Vuslatçım:-)
YanıtlaSilÜstteki resmin olduğu yerde şimdi
(Özdilek)CROWN PLAZA yükselmekte!
Sahilinde ise sevgililer
balık/ekmek yemekte...
Ne zamandır görmüyorum zannedersem en son 44 yıl önce görmüştüm:)) Canımmmm.
Sil2 boğulma tehlikesi dışında ne güzel günler ben geçmişteki günleri yılları hatırlayınca değişik bir duyguya kapılıyorum. O yerlere gitmek osokaklarda dolaşmak istiyorum. Sanki aynı insanları orada bulacakmışım gibi geliyor. Merakla bekliyorum devamını.
YanıtlaSilTekrar gitmek istiyorum benim o sokağıma.. Koryma altında olduğundan tehlikeli ama hala yerinde duruyor sokağım..Teşekkürler İlhan bey..
SilAra gelip senin hatıralarının ayak izinden yürümeyi çok seviyorum..
YanıtlaSilNe güzel bir evmiş o öyle tam benim hayallerimde ki gibi ..
Şimdi yerinde yeller esiyor olmalı Nursalkımım..:(
SilCanım diğer bazı bloglarda olduğu gibi takip listemde görünmemeye başladın. O yüzden izleyicin olmaktan çıkıp çıkıp tekrar girdim :) Şaşırma tatlişşkommm :))
YanıtlaSilAnlamıştım öyle bir sorun olduğunu canım benimmmm.Birtaneciğim:))
Silöyle bir yazıyordun ki sanki okumuyor yaşıyorum.babanı da seni de Allah korumuş.devamını merakla bekliyorum canım.öpüldün :)
YanıtlaSilReyhancımmm yazacağım en kısa zamanda. Sevgilerimle..
SilAblacım, ne kadar uzun zaman ara verdin, özlemişim Hatıraların Ayak izlerini :) Ya çok üzüldüm senin ve babanın boğulma hikayene. Çocukken benim de başıma geldiğinden ufak bir travma geçirdim, hala ürkerim denizden :(
YanıtlaSilevet ya bir ara çok yavaşladım. şimdi tekrar hız vereyim anılara:))
Silinciraltı büyüklerim anlatır deniz temizmiş elleriyle balık tutarlarmış.
YanıtlaSilpiknik yapılırmış, bakla yerlermiş.
:)
babanın anısını okuyunca aklıma geldi.
bir gün kemerde iken, çok pilav yemiştim, sonra denize girip dubaya çıktım ve bütün pilavı boşalltım dubaya.
neyse ki yalnızdım her zamanki gibi, kimse görmedi.
:)
hiç anlatmadığım bişidir bu bak kimse de bilmez hani.
:)
evet çook temizdi deep ama şimdi beton yığını olmuş:(
SilYaaa ığğ yazık sana:(
:))