08 Mayıs 2016

HEP SENİN ZAMANIN ANACIĞIM...



Birkaç yıl önce yazdım bu satırları senin için ANAM; anneler günün kutlu olsun. Çok yaşa, sağlıklı yaşa. Tüm çiçekler feda olsun sana 
ve tüm annelere

Yıllar var artık seni böyle tandır başında görmeyeli. Şimdi iyice yaşlandın ama olsun sağsın ve nefes alıyorsun ya, konuşabiliyor, kendi bakım ve ihtiyaçlarını karşılayabiliyorsun ya buda yeter bana. Seni seviyorum canım anam. Güzel anam. Cefakar anam..


Varlıklı bir babanın kızıydı.
Evin en büyük kızı, dört kardeşin ise ikinci büyüğü..

Doğuştan işitme ve konuşma özürlü bir ağabey, kendinden küçük biri kız, biri erkek iki kardeş daha.. Toplam dört çocuk, küçücük yaşta annelerinin ölümü ile kalakaldılar ortada..

Baba çalışıyor, köy yeri, iş çok..Evin sorumluluğu kalmış omuzlarına. Kendi zaten daha çocuk. Ya sekiz, ya on yaşında..Lakin büyük kız o!.

Elinden geldiğince, becerebildiğince kısa süre evin tüm işleri ile ilgilendi. Bir süre sonra babası, baldızı ile yani teyzesiyle evlendi yada evlendirildi.. Babanın ve etrafın düşüncesi nede olsa teyze. Çocuklara iyi bakar. Onlara 'analık' değil 'ana' olur.

Ama öyle olmadı. Teyze, ana yarısı teyze, çocuklara 'ana' olmadı. Son derece başarılı 'Analık' oldu ama!!.

Onun analığı da tıpkı çitlenbiğin analığı gibi dövme, saç çekme, kızıp bağırma, iş yaptırma ve sindirme konularında uzmandı. Birkaç fark vardı gerçi. Çitlenbiğin (yani benim) analığı aç bırakmazdı, başkalarının yanında çok kötü davranmazdı. Birçok işi kendi yapar, çitlenbikten beklediği işler belki bir çok çocuğa fazla gelse de yinede teyzeden olma analığın beklentilerinin yanında solda sıfır kalırdı..

İnsanın kaderi kötü olmasın bir kere.. Büyüdü, genç kızlığında aylarca İstanbul'da 'Heybeli Ada Sanatoryum Hastanesi'nde Verem tedavisi gördü. İyileşip köyüne geri döndüğünde, kendinden bir iki yaş küçük bir delikanlı ile evlendirildi. Oh! çok şükür, o analıktan kurtuldu darısı kardeşlerine. Bu kez 'Kaynana-lık' eline düştü. 

Evet bu kez de kaynanası ve görümcesinden cefa çekti. Açlık dahil çok eziyet gördü. İtilip kakılmaya devam etti. İki çocuğu öldü. Biri sekiz aylıkken, biri bir buçuk yaşında. Daha sonra da kardeş acısı tattı. Özürlü ağabeyi kendini astı. 

Köy yerinin o acımasız iş güç zamanlarında bile elinden geldiğince iyi gelin, evinin kadını ve anne oldu. Sekiz çocuğundan bir tanesini, evlatlık vermek zorunda bırakıldı. 

Vermem dedi, hem kendimi hem onu öldürürüm yinede vermem!.

Ama verdi. Kaynanası verilecek dedi, o da vermek durumunda kaldı..

Yıllar geçti tüm bunların üzerinden. Hayatı boyunca çok çalışkan bir kadın oldu. Çok da zeki. İlkokul üçüncü sınıfa kadar gitmişti ama yıllar içinde unuttuğu okumayı yazmayı azimle tekrar öğrendi. Becerikli, elinden her iş gelen, bağda bahçede tarlada tapanda el attığı her işte yorulmak bilmeden çalıştı. Evlatlarına da düşkün bir anne oldu. Gurbetteki evladını hiç unutmadı. Ondan elini hiç çekmedi.

Şimdi çok yaşlı. 
Şimdi o evlatlarına çocuk oldu. 
Bakıma ihtiyacı var. 
Sevilmeye, sayılmaya, ilgilenilmeye..

Yatalak mı?. Değil.
Kendi temizliğini yapabiliyor, gözleri az görse de yemeğini yiyebiliyor. Çok sıkılırsa parka gidebiliyor.

Hangi çocuğunun evine kalmaya gitmiş ise:

*Yuvasız kuş oldum, elimde bir çanta, ha bire geziyorum kapı kapı...

Böyle bir ay onda, üç ay bunda, bir hafta birinde, bir hafta öbüründe kalmak zor geliyor ona. 

*Ah! diyor, çalışmasan hep kalırım sende. Çok rahatım burada. (Öbürlerinde de rahatım ama, bura bir başka.. demeyi ihmal etmiyor ki diğerlerinin kulağına giderse gönül koymasınlar diye). Allah bin kere razı olsun kocan çok iyi bakıyor bana. Akşam da sen geliyon. Ne güzel vakit geçiriyoruz da şu sivri dilli(Meloş, yani benim mızmız çocuk kayınvalidem) olmasa :)

İşten gelince, önce eşimin yakınmalarını dinliyorum bir süre.

*Öfff diyor. Delirtti benimki yine. 
*Ne oldu? diyorum.
*Seninkine bir kaşık fazla yemek koymuşum:). Ne bileyim ben kaşıkları sayarak mı yemek koyuyorum. İkisine de eşit koydum işte. Ekmeği çarptı, kaşığı attı, küstü odasına gitti.

Bir gün sonra akşam, eşim yine başlıyor:

*Benimki küstü yine.
*Ne oldu?.
*Seninkine sütlü kahve yapıp verdim, benimkine çay, niye bana da kahve yapmadın diye küstü gitti bu sefer.

İşte böyle!. Her akşam aynı şikayetler.

*Annene bakmak kolay diyor eşim. Sabah kahvaltıdan sonra, odasına gidiyor, orada öğlen yemeğine kadar kendi kendine oyalanıyor. Öğlen yemekten sonra akşam yemeği vaktine kadar benim yanımda oturuyor, süt içiyor, meyve yiyor, namazını kılıyor, az bana eskilerden anlatıyor. Sen gelene kadar seni bekliyor..falan filan. Benim annem öylemi ya, yok kayınvalideni benden daha çok seviyorsun, yok ona çok yemek koydun, yok o ne isterse yapıp eline veriyorsun, benimle az ilgileniyorsun.. Çocuktan beter. Çocuk olsa, kızarsın, ceza verirsin. Ama anne işte. Kızamıyorsun. Ceza veremiyorsun. Ne olacak ikisi de iyi geçinseler..

Seninki (86 yaş) benimkinden(84 yaş) daha yaşlı ama, daha uyumlu, daha aklı başında..

Evet ikisi hiç geçinemiyorlar. Kişilikleri farklı, yaşam anlayışları, çektikleri, gördükleri, hayatın onları nasıl eskittiği..

İşte bu yüzden, bir-iki hafta kalınca bende:

*sende çok rahatım, burada kalmayı çok seviyorum, damadım bana çoook iyi bakıyor, ama gitmem lazım. Burası Meliha hanıma münasip. Nede olsa o oğlanın anası. Hem onun sadece iki kapısı var, benim buranın dışında gidebileceğim yedi kapım daha var. Göçümü hazırladım (yanında her gittiği eve götürdüğü küçük valizi, pijamaları, namaz örtüsü, fazla elbisesi, çamaşırı, çarşafı, oksijen tankı) beni götürün ablana (en uzun onda kalır, her kalmaya gittiği evladından sonra ona gelir, ondan diğerine gider) yarın..

Giderken, her kapıdan çıkışta:

*Haydi allahaısmarladık kızım. Belki bir daha gelemem ya. Bu son gelişimdir belki. Hakkını helal et.. der

Öyle deme 'Anam.
Öyle deme!!..

Benim ne hakkım olur ki.
Ben sadece yapmam gerekeni yapıyorum. 
Evlatlık vazifem bu benim.  
Sana az bile. 
Şimdi senin saadet zamanın, gün görme zamanın.

Daha nice 'Anneler Günü' yaşa..
Ve;

Senin ve tüm annelerin 'Anneler Günü' kutlu olsun,
Hayat sizlerle daha güzel.
Anne'm...

Asıl sen hakkını helal et..
Benim canım ANAM..

Asıl anam..
Kanım anam..
Saadet anam..

Çitlenbik'in...